37

249 29 13
                                    


Karanlık odayı aydınlatan ay ışığından gözlerini çekmeden usulca nefesini bıraktı. Ay ışına alışık değildi bir zamanlar. Uzun zamandır görmediği için hala tuhaf hissediyordu ama güzeldi. Yıldızları ve ayı izlemek fazla güzeldi.

Başını çevirip yan yatağında uyuyan Sanha'ya baktı. Sarı saçları dağılmış, yüzü her zaman ki gibi hafiften kızarmıştı. Sanha genellikle yüz üstü yatardı ve bu yüzden yanakları al al olurdu. Fazla sıcaktan üzerini açmış altına giydiği siyah bol eşofmanın paçaları dizine kadar sıyrılmıştı.

Geceye usulca nefesini bırakırken kalbi sıkışacak gibi oldu. Başarmıştı işte... Kurtulmuştu. Hemen üstünde gökyüzü duruyordu ama... O göremiyordu.

Hayatı boyunca hayalini kurduğu o gökyüzünü yine göremiyordu. Eğer, görme şansı olmasaydı hiç düşünmeden kendi gözlerini ona verirdi. En azından bir kez olsun gökyüzünü görebilmesi için...

Kuruyan boğazı ile düşüncelerinden ayrılırken yatakta doğruldu. Saat gecenin 2'siydi ama onu uyku tutmamıştı. Su içtikten sonra belki televizyonu karıştırabilirdi. Bu saatte bazen güzel şeyler oluyordu.

Üzerindeki sıyrılmış kısa şortunu düzeltti ve çıplak ayaklarını soğuk zemine koydu. Bu hissi seviyordu. Minho ile aldığı şortları ne kadar sevse de sadece evde giyebiliyordu. Ne olurdu yani dışarı da giyseydi?

Sanha en ufak sese uyandığı için oldukça dikkatli bir şekilde kapıyı açtı. Neyse ki kapılar gıcırdamıyordu. Dışarı çıkıp kapıyı tekrar kapatırken Sanha'nın uyanmadığına emin oldu ve sessize kapattı. Derin bir nefes bırakırken bakışları karanlık koridorda dolaştı.

Karşı kapılarında Eunwoo ve Moonbin vardı. Yan odalarında Myungjun ve Jeongin, onların karşılarında Hyunjin ve Seungmin son odada ise Minho ve Minhyuk kalıyordu. Odalar çaprazdı ve ilk oda Sanha ile kaldığı odaydı. Diğer yanlarında lavabo vardı. Lavabonun karşısı ise direkt merdivenlerdi.

Merdivenlere ilerleyip yavaşça inmeye başladı. Karanlıktan zar zor gördüğü basamakları duvara yapışarak indikten sonra kollarını öne uzatıp yavaşça mutfağa ilerledi.

Mutfağa girdiğin de camdan giren sokak lambasının ışığıyla daha rahat görmeye başladı. Dolabı açıp soğuk bir şeyler aradı. Bayan Park'ın doldurduğu dolapta sonunda portakal suyu bulunca eline alıp dolabı kapattı.

Dolaptan bir bardak alıp doldurduktan sonra kutuyu geri dolaba koydu ve içeriye ilerledi. 

Karanlık sokakta Eşyaları belli başlı seçerken zar zor gördüğü koltuğa ilerledi ve bardağı ortada ki sehpaya koyup koltuğa oturdu. Nefesini bırakırken arkasına yaslandı ve başını koltuğun tepesine yasladı.

Sabah alışverişe gidilecekti. Herkes Onların kıyafetlerini kullandığı için kıyafetler yetmiyordu. İlk defa onlarla dışarıya çıkacaklardı. Onlar da buraya gelmek dışında hiç dışarı çıkmamışlardı.

Tuhaf olacaktı ama güzelde olacacaktı. Yıllardır mahkum olan kişilerin birlikte özgürce dolaşması... Büyüleyici bir manzara olacaktı. İnsanlar görmeyecekti ama Sanha ve Eunwoo bile o güzel tabloyu görecekti.

"ne düşünüyorsun?" birden duyduğu sesle irkilirken hızla başını kaldırıp karanlık salona baktı. Bakışları yanında ki koltukta yatan Minho'yu bulduğun da şaşkınlıktan dilini yutacaktı. Geldiğinden beri orada mıydı?

Minho yattığı koltuktan doğrulup oturdu ve ay ışığının direk yüzüne vurmasına sebep oldu. Parlayan siyah saçlarına hayran bir şekilde bakmadan edemedi. Sonradan aklına sorusunu cevaplamadığı geldiğinde derin bir nefes alarak kendine geldi.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin