31

232 36 12
                                    


Kulaklarında ki yüksek çınlama beyninde yankılanıyor, çığlık atmamak için zor duruyordu. Soğuk zemin sanki büyük bir deprem oluyormuş gibi titriyordu.

Çınlama birden kesilip yerini boğuk seslere bıraktığın da bilinci yavaşça yerine gelmeye başlamış, gözleri nefesini kesecek kadar acımaya başlamıştı.

"Sanha!" boğuk seslerin arasında net duyduğu sese bakmaya çalıştı. Fakat gözlerini bile açamayacak kadar kötü durumdaydı. Neler olmuştu? Bedeni bu hale nasıl gelmişti?

Elini soğuk zemine koyup zorla kalkmaya çalıştı. Titreyen kolları zorla bedenini tartarken boğuk sesler tamamen netleşmişti. Savaşın acı sesi arasında tanıdık sesler kulağına ulaştığın da kolları daha fazla dayanamadı ve yere geri düştü.

Son Savaş başlamıştı. Saatler önce 8 kişi onlarca kişiyle karşı karşıya gelmişti. Onu bu hale getiren neydi? Bir türlü hatırlayamıyordu.

Tekrar doğrulmaya çalışırken "Sanha!" diye bağırdı tanıdık ses tekrar. "Minhyuk..." diyebildi sadece fısıltı halinde. Savaşın tam ortasında olmalıydı. Titreyen kolları son demlerini yaşarken neden bu kadar güçsüz olduğunu sorguladı.

Kolları tekrar bükülüp kendini yere bırakacakken yere kayarcasına hızla birisi oturdu ve kollarını sımsıkı tutup kendine çekti.

Kendini tanıdık göğse yaslarken Minhyuk sarışını sarmaladı. Etrafta kan ve terle kaplanmış arkadaşlarına çevirdi bakışlarını. Alan tam anlamı ile savaş alanına dönmüştü. Başkan ikinci katta her şeyi oturmuş izlerken ona intikam ateşiyle koyulaşmış gözleriyle baktı. Tek intikam almak istemeyen kişiydi Minhyuk oysaki.

Göğsüne yaslanmış güçsüz bedeni daha sıkı sarmalarken güvenli bir yer aradı. Seungmin ve Hyunjin Sanha'yı güvende tutmak için onları korurken bakışları merdivenleri buldu. Merdivenin altı en güvenli yerdi.

"Sorun yok Sanha" diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Titrekçe nefes alan Sanha duyduğu huzur dolu sesle biraz olsun sakinleşirken hafifçe başını salladı ve Minhyuk'un onu kucağına almasına izin verdi.

Kollarını bile saramayacak durumda olduğu için kendine lanet etmeden edemedi. Hayatı boyunca hiç bu duruma düşmemiş olmasından daha da canını yakan, pes etmek istemesiydi. Pes etmek için can atıyordu ama onun için savaşan Birisi varken bu düşünce kendini iğrenç hissettirmekten başka bir şeye yaramıyordu.

En azından, Minhyuk için pes etmemeliydi. O Hala savaşırken nasıl bırakmayı düşünebilirdi ki?

"M-Minhyuk?" Soğuk bir zemine bırakıp sırtını duvara yasladığında Bedeninden güvende hissettiği eller yüzüne çıkmıştı. Minhyuk'un kirli fakat sıcak elleri Sanha'nın, kanların süzüldüğü yüzünü kavrayıp kanları silmeye çalıştı.

"Sanha" nefes nefese sesi titrerken endişeyle kanları silmeye devam etti. Korku içinde büyüyüp onu boğan bir sarmaşığa dönüşmüştü.

"Sanha, gözlerini aç... Hadi güzelim aç gözlerini" Minhyuk kapalı gözlere korkuyla bakarken Sarışın titrekçe nefesini bıraktı ve gözlerini daha sıkı kapattı.

"A-acıyor..." kısık ses kulaklarına dolduğun da kanları silmeyi bırakmış ve dudaklarının arasından "siktir..." kelimesi çıkmıştı.

Endişeyle kurumuş dudağını ıslatırken ayağa kalkıp yerde baygın yatan adama ilerledi. Tişörtünü sertçe yırtıp siyah kumaşla merdiven altına geri döndü ve hala sımsıkı kapattığı gözleriyle güçsüzce yatan Sanha'nın yanına çöktü. Ellerini sarı saçlara daldırıp başını duvardan ayırdı ve siyah kumaşı bağlamaya başladı.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin