0.7

342 42 12
                                    

MİNHO

Kendimi nefes nefese zemine bıraktığım da benden farksız olan Minhyuk’da kendini yanıma attı. İkimiz de ter için öylece tavana bakarken derin nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım.

2 hafta önce girdiğim sınavdan 72 almıştım ki bu okul hayatım boyunca aldığım en yüksek nottu. Minhyuk ise bana acımış ve 3 aylık temizlikte anlaşarak kendi sınavına kendisi girmişti. Yine 100 almıştı tabi.

Ailem sözünü tutup dans etmeme izin vermişti. Aslında ailem asla not konusunda baskı yapmazdı. Zaten yapsalardı okulun ilk yılı yaparlardı. Sadece notlarım gittikçe düşmüş ve son senem olduğu için endişelenmişlerdi. Ailem ile oldukça iyi anlaşırdık. Minhyuk’da iyi anlaşırdı fakat ailesi sürekli iş seyahatinde olduğundan onlarla çok görüşemezdi. Yine de aralarında bir sorun yoktu.

Bu geçen iki haftada Jisung’un yaraları iyileşmiş ve baya vakit geçirmiştik. Doğruyu söylemek gerekirse ona alışmıştım ve yetimhaneye gitmesini istemiyordum. Onunda gitmek istemediğini tahmin edebiliyordum. Kim sıcak bir evden yetimhaneye gitmek ister ki?

Ama elimden bir şey gelmiyordu. Kuzenim daha fazla oyalayamayacağını ve Yarın Jisung’u almaya geleceklerinden bahsetmişti sabah. Bunu jisung’a söylediğim de yüzü düşse de bir şey dememişti.

“Eve gidelim mi artık?”

Minhyuk’un sorusu ile daldığım düşüncelerden ayrılırken onun çantasını aldığını ve ayakta beni beklediğini gördüm. Ne kadar Jisung’u yalnız bırakmak istemesek de uzun zamandır dans etmemiştik. Bu yüzden onu bırakıp buraya gelmiştik. Saat akşam altıyı geçmiş olmalıydı.

“Gidelim” Başımı sallayıp ayağa kalktığım da Minhyuk çantamı bana attı. Çantamı tutup omzuma astım ve dans odasının ışığını kapatıp kapıyı kilitledik. Sunbae’lere haftalarca yalvarmamız sonucu bize de anahtar vermişlerdi.  Dans stüdyosundan çıkıp kararmaya yüz tutmuş sokaklarda ilerlemeye başladık.

Ellerimi eşofmanımın cebine sokup yürürken gördüğüm mağaza ile adımlarım durdu.

“Min! Hadi şuraya girelim!”

Kolundan tutup onu mağazaya sürüklediğim de Minhyuk’un homurdanmalarını her zaman ki gibi görmezden geldim. Bir kadın çalışan yanımıza gelip bizimle ilgilenmeye başladığın da ona gezeceğimizi söyleyip yanımızdan gönderdim.

“Cidden, neden oyuncak dükkanındayız Minho?”

Minhyuk’un homurdanmasına güldüm ve beyaz büyük ayıcığın yumuşak tüylerini okşamaya başladım. Peluş oyuncaklara bayılırdım. Uyurken sarılmaya alışkın birisiydim ve bu yüzden hep bir oyuncağım olurdu. Birkaç ay önce Oyuncağım kaybolmuştu ve sürekli yastığa sarılmaktan bıkmıştım.

“Şunu mu almalıyım?”

Büyük pembe Peluşu alıp sarıldığım da gülümsedim. Kesinlikle uyumak için idealdi.  Almaya karar vererek Arkamı döndüğüm de Minhyuk’un gülerek elinde ki oyuncakla bana geldiğini gördüm.

“Hey bak Jisung’u buldum”

Elinde ki peluş sincabı bana gösterdiğin de güldüm Gerçekten Jisung’a benziyordu. Tombul yanakları ve büyük gözleri ile tam Jisung’tu.

“Bugün onunla son günümüz, bu gece biraz eğlensek mi?”

Minhyuk’un dediği şey ile gülümsemem soldu. Hep bizde kalsa olmaz mıydı? Minhyuk’ta bende ondan rahatsız değildik. İkimiz de gittiği için üzülüyorduk.

“Olur, giderken markete uğrayalım”

Beni onayladığın da kasaya ilerledik. İki oyuncağı da alıp mağazadan çıktık. Sincabı ona verme kararı almıştık. Kucağımda ki oyuncağa sarılarak ilerlerken Minhyuk benim halime gülmüş ve fotoğrafımı çekmişti. Ben de gülümseyip poz verdim. Çekmeye bıraktığın da markete girmiş ve dolu poşetlerle çıkmıştık. Çok geçmeden de evin önüne gelmiştik.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin