İnsanoğlu değer bilmeyen ve elindekinden daha fazlasını isteyen varlıklardı. Bir insan sevgi gördüğün de daha fazlasını ister, parası olduğun da daha zengin olmak isterdi.Başarıyla tırmandığı merdivenlerde gözleri hep yukarıda olurdu. Yükseği hedeflemek güzel bir şeydir fakat hep yukarıya bakarsak nasıl olduğumuz yeri görebilirdik? Nasıl bir yerde olduğumuzu görmek için bazen başımızı eğmemiz gerekliydi. Aynı bazı anları görebilmek için susmamız gerektiği gibi…
Daha fazlasını istemeden, elimizdekileri sonuna kadar korumaya çalışsaydık mutlu olabilir miydik?
Mutluluk o kadar da zor değildi aslında. Hemen yanımızda elini uzatmış tutmamızı bekliyordu. Fakat biz kör insanlar o eli görmeyip hep yanlış yerlerde aramıştık onu. Bir çocuğun gülüşünde, ya da bir çiçeğin açmasındadır mutluluk. Bazen bir annenin sıcaklığı, bazen kendi başına yürüyebilmektedir.
Birçok insana normal gelen şeyler bazı insanların en büyük mutluluğudur. İçinin içine sığmadığı, anı dondurup tuvale aktarmak istediği bir resimdir mutluluktur.
Yanına kendini atan Minho ile daldığı düşüncelerinden ayrılırken bakışlarını yarım saattir izlediği kişilerden çekip ona çevirdi. Yüzünde ki samimi gülümseme ile elini Omzunun üstünden koltuğun arkasına atarken başını çevirip Minhyuk'a baktı.
“Ne düşünüyorsun yine?”
Bakışlarını Minho’dan çekip tekrar onlara baktı. Mağazanın içinde yüzlerinde ki gülümseme ile alışveriş yapan 8 çocuk büyük bir başarının resmi gibiydi. Çevrelerinde ki insanlar bu resmi göremiyor ve oldukça normalmiş gibi davranıyorlardı. Fakat o çocukların yüzlerinde ki samimi ifadeler ile birlikte geçirdikleri vakitler büyük bir fırtına da ayakta kalmayı başarabilen bir ağaç gibiydi. Kötü ve zor günleri birlikte atlatıp başardıklarının kanıtıydı.
Derin bir nefesi içine çekti bu güzel resmin karşısında. Ondan cevap beklemeyi unutmuş Minho’da onları izlemeye dalmışken dudaklarını aralayıp düşüncelerini dürüstçe söylemeye başladı.
“Onlardan çok farklıyız.” Minho’nun başını çevirip kendisine baktığını göz ucuyla görse de çocuklardan bakışlarını çekmeyip devam etti konuşmasına.
“Onlar aynı acıları çektiler fakat bir o kadar da bambaşka acılar. Fakat ne kadar acı çekerlerse çeksinler onlar bir bütün gibi oldular. Şu manzaraya bak… Çok normal değil mi? bir grup genç alışveriş yapıyor.” Yüzünde alaylı bir gülümseme oluşurken dudaklarının arasından bir “Hıh” nidası döküldü.
“Eğer o yeraltına gitmeseydim şuan bu çocuklara bakma zahmetine bile girmeden yanlarından çekip giderdim. Fakat şimdi, onlara bakmaya doyamıyorum. “ Susup seslice yutkunduğun da kahve gözlerini teker teker çocuklarda gezdirdi.
Moonbin, Eunwoo için kıyafet seçerken Eunwoo ona bir şeyler söyleyip gülüyordu. Hyunjin ve Myungjun birlikte tişörtlerin olduğu kısımda birbirleri ile konuşurlarken Hyunjin çekingen bir şekilde Jeongin ile konuşan Seungmin’i izliyordu.
O olaydan sonra hiç konuşmamışlar, arada göz göze geldiklerin de bakışlarını kaçırmışlardı. Hyunjin Seungmin’in gelmesini bekliyordu fakat Seungmin korkuyordu.
Hyunjin’e onca acıyı yaşatıp onu terk ettikten sonra nasıl birden kollarına atlayabilirdi ki? Bu düşünce onu geri çekiyor ve hyunjin’in artık onu kabul etmeyeceği fikrine kapılıp kendini tamamen parçalıyordu.
Son olarak bakışları Sanha’yı çekiştiren Jisung’u buldu. Jisung heyecanla eline aldığı şortu Sanha’nın üzerine tutarken Göremese bile gülümsemişti Sanha. Elini kaldırıp karşısında ki Jisung’un başına koydu ve saçlarını karıştırıp birkaç şey söyledi. Jisung dudaklarını büzerken başını yavaşça salladı şortu yerine bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk
Fanfiction|TAMAMLANDI| Astro❤️Stray Kids "senin için geleceğim... Bu yüzden, lütfen ölme" Minsung and Sanhyuk