0.5

389 50 17
                                    


“Ne? Biz hiç karşılaşmadık ki”

Minho şaşkınca bana bakarken bilmiyorum dercesine omuz silktim.

“Bilmiyorum, sadece çok tanıdık”

İkisi de şaşkınca bana bakmaya devam ederken bakışlarımı onlardan kaçırıp başımı diğer tarafa çevirdim. Onları tanımıyordum. Hatırlasam bile onları tanımayacaktım. Onlar sadece beni bulup getiren kişilerdi. Hiç karşılaşmadığım kişiler. Belki de hiç söylememeliydim ona ama kendime engel olamamıştım. Minho, bana tuhaf bir his veriyordu.

“Neden yanımda siz varsınız?”

Sorum sessizliği bölerken Başımı tekrar onlara çevirdim. Minhyuk boş olan koltuğa oturmuş, Minho ise koltuğun kol kısmına oturmuştu. Kolunu Minhyuk’un omzuna yaslayarak ondan destek almıştı. Sorumla ikisinin de dalgın bakışları beni bulmuştu.

“Nasıl yani?” Minhyuk şaşkınca sorduğun da etrafta gezindi gözlerim.

“Yani… Ailem, arkadaşlarım ya da başka birisi, tanıdığım kişiler dururken neden siz buradasınız?”

İkisi de gözlerini kaçırıp başka yerlere bakmaya başladığın da kaşlarımı çatıp onlara baktım. Bildikleri bir şey var da çekiniyorlarmış gibiydi sanki. Merakla onların konuşmalarını beklerken Minho konuşmaya karar vermiş olacak ki Bana baktı.

“Daha yeni uyandın o yüzden söylemeli miyim bilmiyorum ama her türlü öğreneceksin”

Ne demek istiyordu? Neden tereddüt ediyordu ki? Minho derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

“Sen 14 yıldır kayıpmışsın Jisung. 4 yaşındayken kaçırılmışsın ve bir daha bulunamamışsın. Seni ıssız bir yolda, ormanın çıkışında bulduk. Sanırım kaçırıldığın yerden kaçmışsın bilmiyorum. Bu yüzden hiç tanıdığın yok. Ailen ise…”

Sustuğun da dediklerini sindirmeye çalışıyordum. Ne yani ben… bunca zaman kaçırılmış mıydım? Ama Neden? Kaçırıldıysam neden bunca zaman beni öldürmek yerine büyütmüşlerdi? Bu çok anlamsızdı.

“Ailen ise iki yıl önce trafik kazasında hayatlarını kaybetmişler.”

Ona bakakalırken nefesini vermiş ve bakışlarını yere indirmişti. Minhyuk ise bana dikkatlice bakıyor ve ne düşündüğümü çözmeye çalışıyor gibiydi. Derin bir nefes bıraktım ve başımı çevirip tavana bakmaya başladım.

“Yani şuan 18 yaşındayım. Reşit değilsem, yetimhaneye mi verileceğim?”

Soruma cevap alamazken gözlerimi kapattım. Ailem için üzgün müydüm? Doğruyu söylemek gerekirse bir şey hissetmiyordum. Hatırlamadığım kişilerin ölmesine nasıl üzülebilirdim ki? Onlar benim için bir yabancıymış her zaman zaten. Hep ayrı kalmışım onlardan. Ama yine de içimde bir keşke vardı. Keşke yaşasalardı.

“evet, Ayrıca hatırlamadığın için Sorguya çekilmiyorsun şuan ama hafızan yerine geldiğin de polise ifade vermen gerekiyor.”

Başımı sallayıp Minhyuk’u onayladığım da Gözlerimi açıp onlara döndüm.

“Ne zaman taburcu olabilirim?”

“İstediğin zaman” Yeniden başımı sallayıp doğrulmaya çalıştım. Acıyan omzum ile yüzüm buruşurken ikisi de ayaklanıp bana yardım ettiler.

“Hemen mi gitmek istiyorsun?”

“Burada kalıp ne yapacağım?”

“Yürüyemiyorsun Jisung, sana yardım edebilecek kişiler olmayacak orada”

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin