0.8

339 45 6
                                    

Eve girdiğimiz de Eşyaları mutfağa bırakmıştık. Eşyaları sonra yerleştirmeye karar verdiğimiz de Minhyuk kendini odasına atmıştı. Ben de Salonda bulamadığım Jisung’un Odamda olacağını düşünerek odama girdim. Odaya girmemle jisung’un bakışları beni bulurken gülümsedim ve kapıyı kapattım. Aynanın karşısında ki Jisung’un yanına ilerledim.

“Ne yapıyorsun Jisung”

Dudağını büzüp elinde tuttuğu kremi gösterdi.

“Kremlerimi sürüyorum ama omzuma süremiyorum. Yardım eder misin hyung?”

Güldüm ve başımı sallayıp elimde ki oyuncağı yatağın üzerine bıraktım. Ona dönüp Açtığı omzunu kapattım.

“Tişörtünü tam çıkartmalısın Jisung, Omzunun tamamına sürmeliyiz”

Kızardığını gördüğüm de Gülümsemeden edemedim. Utanınca onu ısırasım geliyordu. Yanakları ve bakışları yetmezmiş gibi kızarınca daha da tatlı oluyordu. Dudağımı birbirine bastırdığım da Tişörtünü çıkardı ve arkasını döndü. Elinden kremi alıp işaret parmağıma biraz döktüm ve bastırmamaya dikkat ederek kremi omzuna sürmeye başladım. Vücudunda hala yara izleri vardı fakat kabuk bağlamışlar hatta bazıları geçmeye başlamışlardı bile. Ayaklarında ki yaralar ise geçmişti neredeyse. Sadece fazla yürüdüğün de acıyordu. Omzunda ki morluk geçse de incindiği için hala ağrıyor olmalıydı. Kremi iyice yedirdikten sonra kapağını kapattım.

“Krem kuruyana kadar giyme üstünü”

Başını salladığın da Kremi çekmecede ki diğer ilaçlarının arasına koyup dolabın kapaklarını açtım. Jisung Yatağa oturmuş yeni aldığım Oyuncağı kucağına oturtmuştu.

“Oyuncakları seviyor musun hyung?”

“Evet, sen seviyor musun?” Elime beyaz tişört ve siyah eşofman aldığım da Aynadan ona baktım. Bilmiyorum dercesine omuz silkip Oyuncağın yumuşak tüylerini okşadı.

“Bilmiyorum, ama çok yumuşak” Hala bir şey hatırlamıyor olması onu boşlukta hissettiriyor olmalıydı. Ne sevdiğini ya da neyden nefret ettiğini bile bilmiyordu. Arada kabuslar görüyor ve bağırarak uyanıyordu fakat uyandığında hiçbir şey hatırlamıyordu. Kabus görürken dediği tek şey ise “Lütfen ölme”. Onu ilk bulduğumuz da da onu demişti. Bu daha da şüphelenmeme sebep olmuştu. Kesinlikle kaçtığı yerde yakın olduğu ve değer verdiği birisi vardı. Artık yaşıyor muydu bilmiyordum ama vardı.

“Banyoya giriyorum” Diyerek banyoya girdiğim de Jisung’un onaylayan sesini duymuştum. Ilık bir duşla soğumuş olan terimden arınırken Kısa sürede çıkmış ve üzerimi giymiştim. Minhyuk’un aldığı Kurutma makinesi ile saçımı kurutmaya başladım. Ondan oldukça yararlanıyordum aslında. Zengin ailenin tek çocuğu olunca ailesi ne isterse alıyordu. O da evin eksiklerini alıyordu. Zengin bir arkadaşımın olması işime geliyordu.

Banyodan çıktığım da Jisung’un odada olmadığını fark ettim. Yatağa attığım telefonumu alıp odadan çıktım ve salona geçtim. Jisung’u koltukta oturmuş televizyon izlerken gördüğüm de yanına gitmekten vazgeçip Mutfağa girdim. Eşyaları yerleştirmeye başladığım da çok geçmeden Minhyuk gelmiş ve yardım etmişti. Birlikte aldığımız abur cuburları hazırlamaya başladık. Çoğunlukla tatlı şeyler almıştık çünkü Jisung Tatlıya bayılıyordu. Onunla son günümüz olması ister istemez modumu düşürmüştü. Son gün bile değil. Son gece…  Yarın bu evde olmayacaktı.

“Üzülmeyi Bırak Minho, Jisung fark edecek” Minhyuk’un uyarısı ile kendime gelirken bardaklara kola koymaya başladım.

“Elimde değil Min, Ona alıştım”

“Ben de alıştım ama elimizden bir şey gelmiyor”

Omuz silktim. Yine de bu evde kalmasını istiyordum. En azından Minhyuk sıkıcı olunca tek kalmıyordum. Minhyuk genellikle odasından çok çıkmazdı. Bu yüzden Jisung ile ondan daha yakındım. Yine de Jisung’a karşı korumacı bir tutumu vardı onunda.

“İçeri girelim hadi” Başımı salladığım da hazırladıklarımızı alıp içeri geçtik. Jisung bağdaş kurarak oturduğu koltukta televizyonda ki bir filmi izliyordu. Bizi görünce gözleri büyümüş ve masaya bıraktığımız yiyeceklere bakmıştı.

“Bugün önemli bir şey mi var?”

“Hayır, Sadece eğlenmek istedik”

Jisung başını salladığın da Minhyuk bir film açıp Kendini Jisung’un yanına attı. Ben de Bir cips tabağını alıp Jisung’un diğer tarafına oturduğum da Jisung kek tabağını almış ve gülümseyerek onu yiyordu.

Filmin ortalarında üçümüzde çatlayacak kadar yemiş ve içeceklere sarılmıştık. Hala bitiremediğimiz yiyecekleri öylece bırakıp kolalarımızı içerek filmi izliyorduk. Fantastik bir filmdi. Heyecanlıydı ve dakika bir yorum yaparken sıkılmıyorduk bile.

Jisung filmi oldukça sevmişti öyle ki sevdiği karakter öldüğü için baya sövmüştü. Ona döndüğüm de Kusacak olsa bile yemekten asla bıkmadığı keki yediğini gördüm. Yerken gözleri televizyondan ayrılmıyordu. Tombul yanakları şişmişti ve yerken aşırı şirin görünüyordu. Siyah saçları fazlasıyla uzamıştı. Hatta ortadan ikiye ayırıp yana atmıştı. Ne kadar kesebileceğimi söylesem de O kestirmek istememiş, uzun saçını sevdiğini söylemişti. Ben de kesmemiştim.

Minhyuk ile göz göze gelince bana gözlerini kısarak baktığını gördüm. Jisung’u izlerken yakalanmış olmanın verdiği utançla gözlerimi kaçırırken Filmin bittiğini Jisung’un ayağa kalkmasıyla anladım.

“Benim uykum geldi. Size iyi geceler hyung”

İkimiz de ona iyi geceler dediğimiz de gözlerini ovalayarak odama ilerledi. Gözden kaybolunca bakışlarımı ondan çekip Minhyuk’a çevirdim. Bana sırıtarak baktığını gördüğüm de bütün kanın yanaklarımda toplandığına emindim.

“Ben de yatıyorum”

ayağa kalkıp kaçmak istercesine önünden çektiğim de Kolumu tutup çekti ve koltuğa düşmeme sebep oldu. Ona şaşkınca bakarken Minhyuk Odamın olduğu tarafa bakmış ardından uzun zamandır gözlerinde ki görmediğim mutlulukla bana bakmıştı.

“Aklıma çok güzel bir şey geldi”

Ona gözlerimi kısarak baktığım da Kolumda ki elini çekmiş ve heyecanla telefonunu çıkarmıştı. Yine ne gelmişti aklına bu çocuğun? Onun zekasından gerçekten korkuyordum.

“Neler oluyor Min?”

Elinde ki telefonu bana uzattığın da Aslında o telefonun benim telefonum olduğunu fark ettim. Benim şifremi ne zamandan beri biliyordu?

“Jisung burada kalmaya devam edebilir” Büyümüş gözlerle ona baktım. Neyden bahsediyordu bu?

“Ne?” Benim büyümüş gözlerime heyecanla baktı.

“Şimdi aileni ara ve Jisung olayını açıkla. Benim ailem yurt dışında olduğu için gelemez.”

Ona sorgularcasına baktım. Aklında ki plan tam olarak neydi? Jisung nasıl bu evde kalmaya devam edebilirdi ki? Aklımda ki soruları görmüş gibi gözlerini devirdi ve planını açıklamaya başladı.

“Ailen çok yumuşak birisi Minho. Jisung olayını anlatırsan onu kendi çocukları gibi seveceklerdir. Onları ikna et ve Yarın Yetimhaneye gittiğin de Jisung’un korumacı ailesi olun. Bu sayede Jisung yetimhane yerine Ailenle kalmak zorunda kalacak. Ailen de onu burada bırakacaktır. Bizimle.”

Korumacı aile… Tabi ya! Bu nasıl benim aklıma gelmemişti? Ailem gerçekten çok sıcakkanlı ve samimi kişilerdi. Eğer Jisung’un yaşadıklarını anlatırsam kesinlikle onu seveceklerdi.  Jisung… Bizimle kalabilirdi.

“Sen harikasın zekasını öptüğüm”

Minhyuk’un üzerine atlayıp ona sarıldığım da Minhyuk kusuyormuş gibi öğürdü ve beni üzerinden atmaya çalıştı.

“Geç olmadan ara!” Hemen üzerinden kalkıp annemi aramaya başladım. Saat gece yarısına yaklaşmıştı ama ailemin uyumadığına emindim. Annemin sesini duyduğum gülümsedim ve Benim konuşmamı bekleyen Minhyuk’a kısa bir bakış atıp annemle konuşmaya başladım.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin