28

221 38 10
                                    


Zaman kavramının anlamını yitirdiği, gece ve gündüzün bir olduğu yerin altında nereden geldiği belirsiz bir rüzgar, ölüm sessizliği ile kutsanmış koridorlardan hızla geçti. Kanla boyanmış duvarların ardında tutsak kalmış insanlar artık pes etmiş ve köşelerine çekilmişti. Rüzgarın uğultusu gittikçe derinlere inerken birbirine çarpan bedenlerin sesleri uğultuyu içine çekmiş ve tamamen yok etmişti.

Rüzgarın son durağı olan bu yerde kanlar içerisinde yerde yatan bedenleri ezip geçti ve kan, ter ve birazda korku içinde kalmış iki bedenin vücudunu sarmaladı.

Sertçe düştüğü yerden doğrulmadı. Bakışları hemen yanında yatan kanlar içerisinde ki bedeni buldu. Adamın elinin hemen yanında ki bıçak onun kurtarıcısı olurken hızla sapını kavradı ve onlara doğru yaklaşan adama sertçe fırlattı.

Adam daha ne olduğu kavrayamadan boynuna saplanan bıçakla yere düşerken Sarışın elinde ki kanları umursamadan yüzünde ki teri sildi.

Endişeli bakışları onlarca beden arasında kendini zorla duvara yaslamış esmer çocuğu bulduğun da hızla dizlerinin üzerinde ona doğru ilerledi.

"İyi misin? Minhyuk!" yanına gelip omzunda ki bıçağı tutan Minhyuk'un kolunu tuttu. Neden diye düşündü.

"Neden önüme atladı?", "Neden beni kurtardı?"

ilk defa... İlk defa birisi onu kurtarmak için kendini feda etmişti. Hep kendisi birilerini korurdu ama ilk defa birisi onu korumuştu. Kendini o kadar suçlu hissediyordu ki... Karşındakinin çektiği acıyı kendisi çekmeliydi.

"Acıyor..." kısık ve inlemeli ses kendisine gelmesine neden olurken hızlı bir şekilde başını salladı.

Ondan ayrılıp en yakında ki adamın yanına ilerledi ve üzerinde ki tişörtü zorla yırttı. Elinde ki kumaşı sıkıca tutup tekrar Minhyuk'un yanına döndüğünde bir elini boynundan geçirip sırtına destek oldu. Minhyuk onun ne yaptığını düşünmeyecek kadar acı çekiyordu.

"Bıçağı çekeceğim dayan biraz olur mu?" Minhyuk başını yavaşça salladığın da elini hala kanla boyanan elin üzerine koydu. Eline bulaşan kanın sıcaklığı tuhaf bir şekilde canını yakarken Minhyuk ona izin vererek elini bıçaktan çekti.

Sanha derin bir nefes alıp bıçağı sıkıca kavradı ve endişeyle Minhyuk'a baktı. Başını arkasında ki duvara yaslamış ve yüzünü yukarıya çevirmişti. Aldığı kesik nefesler göğsünün hızla inip kalkmasına sebep oluyordu. Terler saçını ıslatmış ve yüzünden aşağıya akıyordu. Boynuna doğru ilerleyen tere takıldı bakışları. Terden parlayan boynunda gözlerini alamadığı tek kısım zorla yutkunduğunda hareket eden çıkıntılı adem elmasıydı.

Minhyuk'un tekrar inlemesi ile kendine gelirken tereddüt etmeden hızlı bir şekilde göğsüne yakın olan bıçağı çekti. Minhyuk'un bağırmasını beklemişti fakat nefesleri birden kesilmiş ve dudakları acıyla aralanmıştı.

Beklemeden yırttığı kumaşı daha fazla kanın akmaya başladığı omzuna bastırdı. Minhyuk sonunda nefes almaya başladığın da Sanha'nın yarasına bastırması ile inledi.

"Bir yer bulmalıyız" Minhyuk'un omzunu desteklediği elini çekip onu tekrar duvara yaslarken Minhyuk başını indirip ona baygın bir şekilde bakmıştı.

"Yürüyebilecek gibi değilsin" Sanha kendi kendine düşünürken Minhyuk kuruluktan çatlamış dudaklarını yaladı. Normal bir bıçağın verdiği acıya benzemiyordu. Farklı bir bıçak olmalıydı. Daha fazla acı veren...

Minhyuk anlık saçlarında hissettiği el ile gözlerini aralarken Sanha kulaklarını kapatan yumuşak saçlarını çekip kulaklığını çıkardı. Minhyuk zorla sesli bir şekilde yutkunurken onu izlemeye başladı.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin