36

229 32 19
                                    


Yıllardır kirli ve dökülmeye yüz tutmuş tavanı görmeye o kadar alışmıştı ki baktığı temiz ve yeni tavan ona çok farklı geliyordu. Aslında... Her şey ona farklı geliyordu. İlk defa gördüğü sokaklardan, arabalara, binalardan doğaya, gördüğü insanlardan davranışlarına... Her şey ona bambaşka geliyordu. Sanki yeni doğmuş birisiydi. Sahi, Öyle değiller miydi? Dünyaya ilk defa gözlerini açmamışlar mıydı? Onlar yeni doğmuş bir bebekten ne farkı vardı ki?

"Yemek yemeyecek misin?" Duyduğu Sesle düşünce havuzundan çıkarken başını çevirip içeri giren Hyunjin’e baktı. Yeni duş almıştı, saçları nemli bir şekilde anlına dökülmüş, gri salaş tişörtün yaka ve ense kısımları biraz ıslanmıştı. Altına giydiği siyah eşofmanı ona boş gelmişti. Elinde ki havluyla son kez saçının nemini alıp boynuna astıktan sonra kendi yatağına oturmuş ve cevap vermediği için ona dönmüştü.

Seungmin ona daldığını fark edip hızla başını çevirdi ve tavana bakmaya başladı.

"aç değilim" diyerek gecikmiş cevabını verdi. Yıllarca tek öğün yemeye alıştığı için Oldukça az yiyordu.

Her şeyin üzerinden 2 ay geçmişti. Minhyuk herkesi bu eve topladıktan sonra oda dağılımı yapılmıştı. Minho ve Minhyuk, Sanha ve Jeongin, Eunwoo ve Moonbin hemen kararlaştırılmıştı. Hyunjin Myungjun ile kalmak istemişti fakat Seungmin reddetmiş ve Hyunjin ile kalmak için diretmişti.

Hyunjin "Neden bunu istiyorsun?" diye sorduğun da Seungmin’in cevabına karşılık verememiş ve kabullenmişti.

"belki uyurken konuşursun da sakladığın şeyi öğrenirim" demişti.

Ve bu sayede ikisi 1 aydır aynı odayı paylaşıyorlardı.

"yavaşça yemek miktarını arttırman gerek" diyerek umursamazca konuşan  Hyunjin'e omuz silkti.

"Sanki umrunda" Hyunjin'in sert bakışlarını üzerinde hissetse de umursamadı. Son kozunu oynayacak bunda da söyletmeyi başaramazsa vazgeçecekti. Hyunjin’i sinirlendirirse belki konuşurdu.

Fakat beklediği gibi olmadı. Hyunjin
"Haklısın" diyip ayağa kalktığın da şaşkın bir şekilde arkasından baktı. Neydi bu şimdi? Cidden artık sinirleri bozulmaya başlamıştı. Konuyla alakası vardı ve hiçbir şey bilmiyordu! Bu bilinmezlik canını sıkıyor ve öfkelenmesine sebep oluyordu.

Odadan çıkan Hyunjin ile yataktan hızla kalktı ve sabrı taşmış bir şekilde odadan çıktı. Üzerinde ki Mavi tişörtü düzeltme gereği duymadan merdivenin sonunda olan Hyunjin’e ilerledi ve son basamağı inmesi ile kolunu sertçe kavrayıp kendine çevirdi.

"Bıktım artık! Söyle şunu! 2 aydır söylememek için kaçmadığın delik kalmadı Hyunjin!" Ona öfkeyle bakarken Hyunjin'in gözlerinde görebildiği tek şey boşluktu. Yine maskelerin ardına gizleniyordu.

"Bırak kolumu Seungmin" Seungmin anlık boşluğuna gelirken Hyunjin kolunu çekip salona ilerledi.

"HWANG HYUNJİN!!" Hyunjin duymazdan gelmeye çalışarak arka bahçeye ilerlerken Seungmin ne salona şaşkınlıkla gelen çocukları fark etmişti ne de Hyunjin'in kendini tutmaya çalışmak için sıktığı yumruğundan.

"neler oluyor?" Jeongin şaşkın bir şekilde ikisine bakarken Seungmin koştu ve bahçeye çıkıp Hyunjin'i tekrar kendine çevirdi. Hyunjin’in boş bakışları boğazına bir yumrunun oturmasına sebep olmuştu.

"Neyden korkuyorsun artık Hyunjin! Her şey bitti işte. Neden söylemekten kaçıyorsun ki?" Hyunjin bakışlarını kaçırıp gitmek için hamle yapmıştı ki Seungmin kolunu sıkıca tutup onu engelledi.

"Kaçma artık." gözleri dolan Seungmin'e acıyla bakarken zorla yutkundu ve onları izleyen Çocuklara bakmaya cesaret edemedi.

"Hyunjin?" Seungmin ona beklentiyle bakarken yıllar geçtikçe büyümüş olan düğüm boğazını kanatmaya başlamıştı. Sızlayan gözlerini Birkaç saniye kapatıp derin nefesler aldı.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin