33. bölüm

2.4K 97 10
                                    





........

Yanağıma dokunan şeyi elimle itip, bölünen uykuma devam ettim. Bu kes, dudağıma dokunan yumuşak şeyle gözlerim anında açıldı. "Günaydın güzelim." Önce etrafıma bakındım. Evet burası benim odam. "Günaydın da, senin burada ne işin var! Delirdin mi! Ya biri görseydi seni?" Ben telaşla konuşup etrafa bakarken Burak sakince konuştu."Merak etme bu sefer gizli gelmedim. Annen burada olduğumu biliyor." Gözlerim kocaman açılmış şaşkınca Burağ'a baktım. Ne demek annem biliyordu? İnsan kızının odasına erkek koyar mı ya hiç? Elimi gözlerime götürdüğümde, Burak elimi tutup dudaklarına götürdü. "Nasıl annem biliyor?" Elimi öpüp, parmaklarımı parmaklarına kenetlendi. "Şöyle ki, annenden izin aldım. Yani bugün bütün gün benimsin." Diyerek ayağa kalktı.

"Hadi şimdi, üstünü giyin çıkalım." Ne üstü ya? Bırak uyumak istiyorum diyen, yanıma karşı, acaba ne yapacağız bence gidelim diyen yanımı dinleyip başımı salladım. "Tamam." Hayır geçen gün sabahın erken saatinde tam onda uyanmış, yemek yapıyordum. Ne! On benim için erkendi, sonuçta uyku bu canım. "Nereye gideceğiz peki? Ona göre hazırlanayım." Burak yatağımda oturmuş bir şekilde bana baktı. "Beni delirtecek birşey olmasında, ne giyersen giy." Hah şuna bak. O zaman zaten tek bir seçenek kalıyordu, pantolon ve tişört. "Anladım ben neyse." Diyip banyoya yürüdüm. Elimi yüzümü yıkayıp işimi hallettikten sonra odama geçtim.

Burak hala bıraktığım gibi otururken giyinme odasına girdim. Bir tişört giyip altına da yırtık pantolon giyip, aynaya baktım. Güzel oldu güzel. Beyaz sporlarımı ayağıma geçirip, çantamı alarak odaya geçtim. "Bugün gözüme ayrı bir güzel görünüyorsun sanki." g
Gözlerimi devirdim. Bu demek oluyor ki kıyafet olarak uygundum. Bir dakika ya, o neden bugün böyle yakışıklı olmuş ki? Gözlerimi kısıp vücudunu şöyle bir süzdüm. Kahretsin şu çocuğa siyah neden bu kadar yakışıyor sanki! Hayır anlamıyorum o kolyeleri neden takıp duruyor? Çokta gerek vardı. "Beni gözlerinle bitirdin. Bende biliyorum yakışıklıyım ama sen dokunmak yerine sadece süzmekle kalıyorsun. Çok yazık. Bence dokunmalısın?" "Bana bak! Sen neden bugün böyle giyindin?" Diyip parmağımla üstünü işaret ettim. "Ne varmış üstümde? Bence gayet güzel olmuş." Sinirle güldüm. "Sorunda bu zaten. Böyle güzel olmak zorunda mısın sen?" Önce şaşırsada, hemen toparlanıp sırıttı. "Kızım sence benim çirkin olmam mümkün mü?" Evet yine başlıyoruz. "Ben anlamam. Şuna bak ya, birde dövmesini açmış ortaya sergiliyor! Ne diye yaptırmışsan şu zımbırtıyı?" Ben söylenirken o çoktan dibim de bitmişti. "Benim kıskanç ve hırçın sevgilim. Eğer bir birimizin giydiklerine karışacaksak, ilk önce sen gidip şu yırtık pantolonu değiştirirdin. Bak ben sana karışıyor muyum hiç?" "Bu karışmadığın halin mi yani?" Beni kendine çekti. "Tabi karışmıyorum. Eğer karışsaydım, sence şuan yırtık olan yerlerde gözüken bacakların-" diyip geri çekilerek, bacaklarıma bakıp sinirle söylendi. "Bak şuanlık sesimi çıkarmıyorum, ama bir daha giyme şu yırtık pırtık şeyleri." Dediğimde güldüm.

"Cidden hiç karışmıyorsun." Elini belime yaslayıp beni kendine çekerken konuştu. "Bana özel ol istiyorum." Bana iyice yanaşıp, başını boynuma yasladı. "Kokun bana özel olsun. Sen bana özel ol istiyorum sadece. Sence çok mu şey istiyorum?" Kesinlikle şuan akli dengem yerinde değildi. Derince nefes aldım. "O zaman neden sende sadece bana özel olup, şu dövmeni saklamıyorsun?" Ben huysuzca söylenirken, o dudaklarıma kısa ama tutkulu bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Ben herşeyimle sana özelim zaten. Ama hava sıcak bugünlük böyle idare et beni." Geri çekilip elimi avucunun içine aldı. "Bu kadar huysuzluk yeter. Gidelim artık." Beni yönlendirmesine izin verdim. "Nereye gidiyoruz?" Merdivenlerden inerken sorduğum soruyla bana bir bakış atıp, tekrar önüne döndü. "Gidince görürsün. Sabret biraz." "Neden sürekli sabreden kişi ben oluyorum ki?" "Bugün çok mu huysuzsun sen?" Tam cevap verecekken duyduğum sesle nefesimi dışarı verdim. "Hayırdır gençler bir yere mi gidiyorsunuz?" Mutfağın kapısına yaşlanmış, bir eli cebinde bizi izleyen Berk'e baktım. Burak elimi sıkı sıkı tuttu. "İşimiz var. Annenden izin aldım haberi var yani." Berk güldü. "Peki babamın var mi haberi?" Pislik işte ne olacak. "Bence bizi hiç zora sokma sen Berk. Bırak bizi gidelim." Bana alttan bir bakış attı. "Hiç sanmıyorum. Ben bir babamı arayayım." telefonu cebinden çıkartırken, dudaklarımı ısırdım. Aslında babamı arasa da birşey demezdi, ama ben yinede işimi sağlama almak istediğim için, aklıma gelen en mantıklı şeyi yaptım. "Peki Selim abi Zehra'nın bugün benimle değilde, seninle uyuduğunu bilse ne olur sence?" Dediğim şeyle anında, telefonu bırakıp bana döndü. "Sen benim özelimimi izliyorsun?" Kesinlikle izliyordum. Ama ben ne yapayım Zehra'nın tuhaf çıkan seslerini duyunca baktım. Meraktan hep bunlar. "Saçmalama istersen sapık miyim ben. Zehra bizde kalmadı mı bugün? E benimle uyumadığına göre, seninle uyumuştur demek." "Keşke şu zekânı başka şeylere harcasaydın. Belki işe yarardın o zaman." "Sen çok yarıyorsun sanki. Her neyse gidelim biz." Diyip kapıya yöneldim.

Siyah kuğu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin