17.bölüm

4.7K 133 3
                                    

Multi: Buse

........

Ben karşımdaki kişiye öylece bakarken o sinirle konuştu. "Sende kimsin? Geçen gün kapıyı çalan kız da sendin!" diyip gözlerini kıstı. Derin bir nefes alıp söze girecekken Burağ'ın elini belimde hissetmemle nefesimi tuttum. Belimde ki elini sıkılaştırıp beni iyice kendine çekti. Ben şok içince ona bakarken o rahat bir tavırla Aylin'e baktı. "Onun yeri burası benim yanım. O benim herşeyim burda olmaması gereken tek kişi sensin. Artık beni rahatsız etmekten vazgeç Aylin. İnan bu seni küçük düşürmekten başka bir işe yaramıyor." Bura'ğın konuşması bittiğinde tuttuğum nefesimi şaşkınlıkla bıraktım. "Ama biz evlenecektik seninle! Küçükken öyle derdi annen. Şimdi geçip karşıma benimle bu şekilde konuşamazsın!" Aylin'in cıyak sesi kulağıma duyulduğunda sinirle ona döndüm. Burak konuşmama fırsat vermeden alayla konuştu. "iyi ozaman gider annemle evlenirsin sende. Şimdiden mutluluklar" diyip kapıyı hızla kapattı.

Gözlerimi kısıp Bura'ğa baktım. Bu işte iyi gibiydi. Dirseği mi masaya dayayıp elimi çeneme yasladım. "Kesinlikle onunla evlenmeliyim. Böylelikle yemek yapmak zorunda kalmazdım." "Kesinlikle bu fikre alıştırma kendini." diyen Burak'la yerimden sıçradım. Kahretsin! Bunları içimden söylemem gerekiyordu. Boğazımı temizleyip geriye yasladım. "Ne alakası var canım. Okadar beceriksiz değilim. Gayette yemek yapabiliyorum." dedim ciddi bir tavırla. Bence becereksiz falan değildim. En azından Zehra'dan daha iyim. "Evi zehirlemişsin. Buradan ne kadar becerikli olduğun yeterince belli oluyor." Sandalyeyi itip ayağa kalktım. "Yemek tarifi yanlıştı. Kesinlikle benim bir suçum yoktu!" deyip ona ters ters baktım. Benim suçum yoktu. Elindeki işi bırakıp bana döndü. "Şu yemek işini bir an önce öğrensen iyi olur. Yoksa evliliğimiz fazla uzun sürmez." sanırım kursa başlasam iyi olacaktı. Bana baktığını görünce ona bakıp sırıttım. Ciddi bir tavırla bakmaya devam edince başımı salladım. "İyi öğrenirim!" Diyip sinirle yerime geçtim.

Kesinlikle kurs işini unutmalıyım. Burak bu kadar güzel yemek yapabiliyorken benim ne işim vardı kurslarda. Dudağımı yalayıp Bura'ğa baktım. "Bence yemekleri sen yapabilirsin. Sen yemek yaparsın ben bulaşık yıkarım. Böylelikle iş bölüşmesi yapmış oluruz." Arkasına yaslanıp yüzümü inceledi. "Bu fikri unut demiştim! Bu konuyu bir daha açmanı istemiyorum." Sesi oldukça katıydı. Oda bunu fark etmiş olacak ki sakin bir ses tonuyla devam etti. "Hem ben yemek yapacaksam seni ne diye alıyorum?" Gözlerimi kıstım. "Ne yani yemek yaptırmak için mi alıyorsun beni?" Beni süzüp dudağını yaladı. "Yok senin için başka planlarım var." Ağzım açık bir şekilde imasını algılamaya çalıştım. Önümdeki sudan bir yudum alıp elimle yüzümü yelpazeledim. "Burası çok mu sıcak?" Diyip Bura'ğa baktım. "Sanmıyorum hava gayet normal." Dediğinde başımı salladım. Sanırım benim ateşim çıkmıştı. Yada güneş sadece bana doğmuş bugün. Yada.... Neyse oda bana kalsın şimdilik.

Tamam pekala bunu yapabilirsin Duru. Kendine gel! Sen çok güçlü bir kızsın. Seni bu mu yıkacak! Sen nelerin üstesinden gelmişsin be kızım. Ateşi yaksan gerisi gelecek zaten. "Yapabilecek misin? Bu zor görevin üstesinden gelebilecek misin?" diyip gülen Burak'la elimdeki çakmağı bırakıp ona döndüm. "Hah ne sanıyorsun. Birazdan hayatında içeceğin en güzel kahveyi içeceksin. Asıl sen buna dayana bilecek misin?" Dedim havalı bir şekilde. Önüme dönüp yutkundum. Bence yapabilirdim. Hem ne kadar zor olabilir ki. Köpüğü tutturursak gerisi gelir zaten. Ateşi yakıp kahveyi üzerine yerleştirdim. İşte en zor kısmı geçtiğine göre kahvenin pişmesini bekleyeceğiz. Gözlerimi kıstım. Birşey unutmuş gibiydim. Aklıma gelen şeyle sırıttım. Tabi ya şeker vardı değil mi? Şekeri bulup kahveye attıktan sonra pişmesini bekledim.

Yaptığım kahveye garipçe baktım. Türk kahvesine benziyordu ama bir gariplik vardı. Omuz silkip yaptığım kahveye hayranca baktım. Bence kesinlikle olmuştu. Kahveleri masaya bıraktığım da Burağ'ın yanında sandalyeye oturdum. Burak yaptığım kahveye tuhaf bir şekilde bakıp konuştu. "Yani benim bildiğim türk kahvesi köpüklü olur diye biliyordum ama bu oldukça değişik." Dudağımı dişimin arasına aldım. Aptal kafam! Tabi ya kahvenin köpüğü olurdu. Ben onu tamamen unutmuşum. Bir eksiklik olduğunu biliyordum ama ben şeker sanmıştım. Yinede boyun eğmek yoktu. "Bence bu daha güvenli. Hem biliyormusun bazen Ayşe'nin kahveye tükürdüğünü düşünüyorum. Sonuçta bir kahvede o kadar köpük olması şaşırtıcı." diyip kahvemden bir yudum aldım. Ve aldığım gibi püskürttüm. Kahretsin istenmeye meraklı o kızlar gibi kahveye şeker yerine tuz koymuşum. Yaptığım harektle Burak şaşkınca yüzüme baktı. Dilimle dudağımı yaladım. Eğer Burak o kahveyi içerse belirsiz olan ilişkimiz biterdi. Kahveyi önünden alıp hızla tezgahın üstüne attım. Kırılan fincanla yerimden sıçradım. Sırıtarak Bura'ğa bakıpelimi salladım. "Nazar canım nazar." diyip mutfaktan çıkıp salona geçtim.

Siyah kuğu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin