Cehennem insanın yüreğinde sevginin bittiği yerdir.
Dostoyevskiyuregimizde sevginin bittiği o zaman dilimindeydik. içimizdeki cehhennemle hayata kafa tutuyor ölmeyi arzuluyorduk. tabi hayat soldan vurup bizi yaşarken öldürtmese.
Gözümü açtığımda hava aydınlıkti içeriyi dolduran yağmur kokusu anında cigerlerime doldu. Yan masada duran telefonumu elime almak için kafamı cevirdigimde komidinin üstündeki kahvaltı tepsisi gözüme çarptı. Normalde sabahları kahvaltı yapmaktan nefret ederdim de artık ilaçlar olduğu için mecburdum çabucak toparlanmam lazımdı. Doğrulup tepsiyi bacaklarimin üstüne koydum. Yok yoktu belli ki pamuk teyze yine beni düşünmüş. Portakal suyumu yudumlayip biraz peynir biraz domates atistirip tepsiyi komidinin üstüne geri bıraktım bugün kardeşime ugramaliydim telefonumdan saate baktigimda saatin öğlen 1 olduğunu görmemle gözlerim yuvalarından fırladı ne yani bu saate kadar uyumusmuydum. Kalkıp dolaptan siyahlarimi üstüme gecirip kapşonlu ceketi üstüme giydim saçlarımi salaş bi topuz yapıp sigara ve Telefonumu cebime yerleştirdim masanın içinde bana göz kırpan siyah beretta silahımi da belime yerleştirdim bugün doktor gelecekti sirtimdaki yaralar için. Çünki dün çok acimislardi kaya bey bunu farkedince doktor cagiracagini söyledi. Boy aynasından kendime baktım ayakkabilar hariç hazirdim .Tepsiyi elime alıp zorlu merdivenlerden sonra anca mutfağı bulmuştum. İçeriden konuşma sesleri gelince pamuk teyze nin yalnız olmadığını farkettim. Kim olduğunu merak edince içeriye pat diye damlamamla hem pamuk teyze nin hemde Boranin yüzündeki gülüş yok oldu ."Kızım ne diye aşağıya indin sen zahmet etmeseydin. Ben gelir alırım.
*elime yapismazdi elinize sağlık iyi gunler.
Tam arkami donecektimki pamuk teyze nin nereye kızım demesiyle durdum al sana bir soru daha şimdi cevapla ah be kızım ne güzel yalnızdin kimse soru sormuyordu aslında durup bian kendime acıdım gercektenmi soru soracak bile kimsem yoktu. Yokmuş.
Pamuk teyze nin tekrar sormasiyla kendime gelebilmistim.
*benim biraz işim var önce kardeşimi ziyarete gidicem. Sonra gelirim senle vedalaşmaya.
"Vedami bi kusurumuzmu oldu kızım.? Bu kadar erken gitmezdin .
Lafım meclisten dışarı diyemesemde yaptığım imayla boranin suratına baka baka konuştum.
* yok kusurunuz yok allah razı olsun çok iyi bakınız bana .asıl kusuru ben yapmışım buraya gelerek yapmışım.
-benimde ziyaret etmem gereken biri var seninle gelmeme izin verirmisin ?
Bana gözlerini kocaman açmış kadına nasıl Hayır diyebilirdimki .
*tabiki gelebilirsiniz kapıda bekliyorum.
Kapıdan dışarı çıktığımda yüzüme çarpan soğukluk bedenimi titretsede havada yağmur kokusu beni ısıtıyordu. Yüzümü kaldırıp gökyüzüne baktım mutluluğun saklı olduğunu bildiğim o göğe. Mutluluğum çok sürmedi arkamda konuşan bora kılıç olduğu için.
"Gökyüzüne her baktığında mutlu oluyorsun. "
*benden aldığınız kardeşim orda beni izliyor. Biliyorum benden aldınız ama ordan alamazsınız.
yüzümü indirip aynı nefretle boraya baktım beni arkamdan defalarca hancerleyen adama.
-bişey bilmiyo. ...
*bişey bilmek istemiyorum?
Artık bi önemi yoktu bildikleriminde bilmedikleriminde bu saaten sonra çıkarı için yanımda olduğunu bildiğim boranin yüzüne bakmaktan vazgeçip yerdeki Yeşillere baktım en azından onlar bakarken bile insana huzur veriyordu. Cebime sıkıştırdigim paketimden bir dal sigara çıkarıp yaktim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAN GELEN
Teen FictionGeçmişin kirli elleri peşlerini bırakmamışken o hala karanlıkta koşuyor o adamdan kaçmaya çalışıyordu bir yandan dua ediyor diğer yandan elindeki telefonla kardeşini arıyordu adamın sesi duyuldu uzaktan... --kaçamazsin benden ne kadar...