Bir Garip Veda

14 4 1
                                    

Örmüştü kader ağlarını, çözmemem için kesilen kollarımla çözmeye çalışıyordum olmadı. Her tarafım ağ oldu kurtulmak isterken boğuyordum kendimi. Yüzüm morarıp burnum tıkanınca anlamıştım boğulduğumu ve artık ölüydüm
  Bana tüm nefretiyle bakan asrına bende öfkeli bakışlarımı atım. Beni ayakta görmek onu şaşırtmıştı çünkü baştan aşağıya beni süzüyordu onun dışarı demesiyle ferdi sefoyu zorla dışarı çıkarmaya çalışıyorken  sefoya baktığımda anlamıştım ben sonuma gittiğimde gözünden akan bir damla yaşla anlamıştım ardından yüzüme kapanan kapı. Kader yavaşça örüyordu ağlarını

  - Ayakta görünüyorsun ? Seni son kez ayakta görmek ne güzel

  - Senin için aynı şeyleri söyliyemiyeceğim

  - Demek senin de sonun buymuş ama ben sana dedim küçük kız akıllı ol dedim sana o kadar akıl verdim

 -  Belli o kadar vermişsinki sende kalmamış.

  Yüzüme yediğim tokatla yere yapıştım ardından aynı darbeler elimi bu sefer yüzüme tutmadım kulağıma tuttum son kez bile olsa kahkaha sesi duymak istemiyordum. Asrın sert darbeleri bedenime indirince canım hiç acımadı sanırım sona yaklaşmanın mutluluğunu yaşıyordum. Asrın yorulunca yerden birşey aldı simsiyah elbise gibiydi ama ben yarım açılan bulanık gözümle göremiyordum kafamı saçından tutup çekince diğer eliyle kafamdan geçirdi. Sonra ellerimi geçirdi geri dönüp eline bu sefer halat aldı kollarımı arkadan birleştirip ellerimi bağladı daha sonra kollarımı tutup ayağıya kaldırdı o önden yürüdü kapıyı açtı bende arkasından yürüdüm sefoya baktığımda ferdi onu zorla turuyordu. Daha fazla durmadan yürüdüm ferdinin yanından geçince duyabileceğim bir şekilde fısıldadı     "güzelce uçtu mavi kelebek"  ağzımı araladım ama birşey diyemedim yürümeye devam ettim. Bedenim acılar içinde yürürken içim bayram ediyordu sonuma adım atıyordum. Bu sefer beni kurtaracak kimsem yoktu. Kızıma kıymayın diyen bir babam yoktu gerçi ne zaman olduki bana anlattığı masal bile yalandı , yalanmış. Asrın arabaya binince bende bindim ellerim bağlı olduğu için kapıyı  kapatamadım başka adamlar gelip kapattı. Deponun arkasından sefo koşarak çıktı elinde silahla. Son kez bakıp gülümsedim ona o koştu ama yetişemedi. Bana da yetişemedin iyi yürekli umarım benim yüzümden cezalandırmaz kendini. Kafamı cama yaslayıp sokaklara baktım arkamdan ağlayacak kimsem yoktu. Babamın bedelini ben ödüyordum canımla zaten bende bu dünyaya fazlaydım ama verdiğim sözler , ulaşa gelecem demiştim sanırım tunahanın oyununa geldim. Araba durunca bir adam gelip kapıyı açtı bedenim acıya alıştı ama kemiklerim acıdan titriyordu. Ayaklarımı dışarı attığımda gözüme çarpan şey idam cezası yiyen tutukluların asıldıkları o yere götürdüler beni işte şimdi uçurumuma adım atıyordum ayaklarımın altında ki sandalyeyi tekmelemek için sabırsızlanan bir sürü insan. Bana hazırlanan ipin önüne geldim asrın elleriyle boğazıma geçirdi. Galiba bu sefer mutluydum

  - İşte şimdi istediğim konumdasın

 -  Bu kadar uğraşmasaydın karakuğu bu kadar mı korktun benden

  - Korkmakmı

Daha sonra asrının kahkaha sesi. Tıpkı kulağımda yankılanan kahkaha sesleri gibi. Bu sefer kulaklarımı kapatacak bir elimde yoktu

  -Seni cehennemde bekliyorum karakuğu

  - Geleceğimi hiç sanmıyorum. Biliyormusun ferzin iyi kızdın be bana kızımı bağışladın ve bilmeden de olsa bana bir iyilik yaptın

-  Boş yapma sana iyilik yapmak mı iblise yaparım sana asla şerefsiz! Oğlunun canını aldım diye bu kin değilmi ?

  -Oğlum mu hangi oğlum ? İkiside yaşıyor aslında sen böyle bir ölümü haketmiyorsun ama ne yapalım hayat işte ikimize fazlaydı. Babanı da bulacam hepinizi orda toplatcam yani Hasret uzun sürmez çakılbeyliler benim için bi piyondu sonra kendilerini şah zanettiler. Bende salaklık piyonu ben mat ettim şahı kim mahvetti biliyormusun sen !

KARANLIKTAN GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin