Sezh Rowain -3-

5.3K 408 32
                                    

[Kahrolası mavi gözler, kahrolası sarışınlar, sadece sen değilsin, Sezh. Sarışın olan herkesi öldüreceğim, her birini.]

Raytan'ın soğuk sesi, kulak zarını keskin bir şekilde deldi.

'Bir o*****nun oğlusun. Mavi gözlü ve sarışın olmak benim hatam mı?' Sezh bunun adaletsiz olduğunu düşündü. Ona göre bu çok adaletsizdi.'

'Mavi gözlü ve sarışın doğmayı ben seçmedim. Ben sadece böyle doğdum. Ayrıca ben ona hiç bir şey yapmadım. Yine de ona yardım da edemem… Hayır, doğruyu söylemek gerekirse, soğuk bir muamele görürken ona o sözde yardımı nasıl yapabilirim ki?'

Sezh Raytan'ın hareketlerinin rezilliğini düşündü. 'Ne tür bir yanlış karar verdim! Ne tür bir hata! Hata!'

"Ha…ta!"

Gözleri aniden açıldı. Gördüğü ilk şey bir avizeydi. Odasındaki avize o kadar çok eski ve yıpranmıştı ki hafif bir rüzgar olduğunda bile gıcırtı sesleri geliyordu.

Sezh uzanmış tavana boş boş bakıyordu, hızlıca kalkmaya çalıştı. Onun odası olduğundan emin olmak için etrafa bakındı.

Son gördüğünden beri farklı bir şey varsa… o da kanlı halıydı. Aynı halıydı ama hiç kan damlaları olmadan temizdi ve yerde yuvarlanan ölü hizmetçi bedenleri yoktu.

Eskisiyle aynı görünüyor. Raytan'ın darbe yapmadan öncesi gibi.

Sezh refleks olarak boynuna dokundu.

"Boynum… Hala boynum yerinde, değil mi?" Defalarca boynuna dokundu, hala oradaydı, aynı yerde.

Buna inanamadı. Etini kesen serin bıçağı, kırılan kemiğin sesi, bu anıların hepsi su gibi berraktı.

"Rüya mı görüyorum?" Sezh aptal bir yüzle mırıldandı. Bu rüya mıydı? Hepsi?

Dokunduğumda boynumun nasıl gerçek hissettirdiği önemli değil, endişem devam ediyor.

Ayna. Aynaya bakmalıydı.

Sezh yataktan çıkmak için ayaklarını gerdi.

"Aaaaah…!!!" Yataktan düşen Sezh, çığlık attı.

Yere çarpan dizi acıdı.

'Acı, acıyı hissediyorum, sanırım hayata dönmem bir rüya değil. …'

Şaşkınlık içinde olan Sezh, aynanın önüne koştu.

"Bu… ne?"

Aynadaki yansımasına çok yabancı hissetti. Elbette, mavi gözleri ve sarı saçları aynıydı. Ve boynu hala duruyordu, ama problem şuydu…

Şimdi o bir çocuktu.

"Prenses! Ne oldu?"

Sezh, arkasında başka bir ses duyduğunda başını çevirdi.

"Lu- Luna…"

Sezh kapı açıldıktan hemen sonra gelen Luna'ya bakarken, ağlayacakmış gibi görünüyordu.

"Aman tanrım, kabus mu gördün?"

Luna, kollarını uzattı ve dikkatlice Sezh'e sarıldı. Sezh, yüzünü onun göğsüne gömdü, sıkıca Luna'nın omzuna sarıldı. Luna'da tanıdık bir koku vardı. Şimdi Luna tam önündeydi.

"Prenses…"

Sezh kollarında titrediğinde, Luna endişeli bir sesle ona seslendi.

Ama Sezh tepki vermedi. Sadece Luna'ya daha sıkı sarıldı.

Bu Sezh'in 17.doğum gününden önceydi. Bir kaza oldu.

Uzun zamandır sarayda olan Luna'ya, ailesine geri dönüş yolundayken bir vagon çarptı ve Luna öldü.

Sezh bu anıyı hala canlı bir şekilde hatırlayabiliyordu. Luna, biyolojik annesi Yerena yerine gerçek bir anne rolündeydi Sezh için.

"Luna…"

"Aman tanrım, majesteleri. Bir kabus görmüş olmalısınız."

'Dürüst olmak gerekirse, evet, en korkunç olanından.'

Sezh sarılmayı bıraktı ve kocaman açtığı gözleriyle Luna'ya baktı. Ya bu bir rüya değilse ve geçmişe geri döndüysem.

"Luna, kaç yaşındayım?"

Luna, Sezh'in sorusuna şaşırmış görünüyordu ama yine de cevaplamaya devam etti.

"Dün 12 yaşına girdiniz."

Anlıyorum.

Sezh'in küçük bir sarsıntısı vardı, ve Luna da hala hayattaydı.

"İyi olduğunuza emin misiniz, Ekselansları? Bence bir doktor çağırırsak daha iyi olacak…" dedi endişeli bir tonda, Luna.

Luna, Luna'm. Küçük bir sarsıntı için yaygara çıkarttı ve bir doktor çağırmak istiyor… Bu beni mutlu ediyor.

"Hayır, gerek yok. İyiyim, Luna. Endişelenme. "

"Prenses…"

'Bu doğru. Bu sadece bir kabustu.'

'Korkunç bir kabus.'

Sezh bunu kendine tekrar etti. Ve sonra boynuna uçan kılıcı hatırlamaya başladı.

Bölüm sonu-

The Tyrant's Beloved doll [Novel Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin