Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤***
Bugünüm, yarınıma asla uymuyordu. Bir günüm güzel geçse, ikinci günüm mutlaka meşakkatli geçiyordu, benden inatla intikam alır gibi.
Alparslan'ın bize söylediği tarihten daha erken başlanmıştı şirket yapımına. Sabahın erken saatlerinde birçok işçi sıralı arabalarla evimizin aşağısından geçerken farketmiştim bunu. Dedem bu durumdan biraz rahatsız olmuştu, haklıydı da. Evimizin yakınlarına şirket yapılması birçok erkeğin sürekli evimizin yakınlarında olması demekti. Bu da dedemi endişelendiriyordu. Birşey olacağından değil belki ama eşinin ve torununun evde yalnız olma ihtimali göz önüne alınınca rahatsız oluyordu. Aslında tüm köylüyü tanıyordu ve dedemde tanınıyordu ama çalışanların hepsini köylü oluşturmuyordu. Bunu hesaba katmadan karar verdiği içinde şimdi kendine kızıyordu.
Dün akşam, yaylada ki evin tamamlanmış halini görmek için anneannem ile sabah yaylaya gitmek için plan yapmışlardı. Fakat sabah kalabalık bir erkek grubunun evimizin yanından geçmesi onu rahatsız etmiş bu yüzden bizi de yanında götürmeye karar vermişti. Biz her ne kadar istemesekte...
Bu yüzden üç saati aşkın bir süredir yoldaydık. Josepf, "Kar yağmış, bak Elif." dedi parmağını arabanın camına yaslayarak dağın üstlerini gösterdi. Dağın üst kesimlerinde ve eteklerinde yer yer kar vardı. Neyseki şimdilik sadece dağlarda vardı. Yolda olması bizim için tam bir felaket olurdu. Yolda kalıp geri dönememeyi düşünmek bile istemiyordum.
Yaylanın soğuğu, Almanya'yı aratmıyordu. Üzerimizde ki mevsimlik ceketler yerini kalın montlara bırakmıştı. Üzerimdeki monta biraz daha sarıldım. Karı gördükçe içim buz kesiyordu.
"İçim sallandı, sanırım kusmak üzereyim." diye sessizce söylendi bu sefer. Önümü dönüp gülümseyerek ona baktım. Granit elini uzattı Josepf'in elini tuttu. Arada dedem ve anneannemi göz ucuyla kontrol ediyordu. Çok tatlılardı.
Dedem, "Geldik." dedi ve arabayı durdurdu. Bakışlarımı Josepf'lerden çekerek önünde durduğumuz eve baktım. Köydeki gibi iki katlıydı ama bu tamamen ahşap kaplamaydı. Çatı katı çok güzel görünüyordu. Eminim içeriside güzeldi. Modum birden yükseldi.
"Çatı katı benim." diye hevesle bağırdım ve arabadan hızla inip evin etrafını incelemeye koyuldum. Evin kenarına anneannem için minik tarla yapmışlardı. Çok güzel olmuştu. Masallardan fırlamış gibi şirindi.
Arkamdan gelen gülme sesleriyle başımı çevirdim."Senin değil, sizin." diye düzeltti Granit. Dedem verandaya doğru ilerlerken, Granit kulağıma eğilip sessizce konuştu.
"Alparslan ve senin. Evin yapımında hepimizden çok onun emeği var, unutma. Çatı katıyla özellikle senin için ilgilendi. Görünce anlayacaksın." diyerek elini Josepf'in omzuna attı ve kendine çekti. Dedem eve girmişti. Anneannem bize bakarak, "Hadi girelim." dedi.Verandanın kenarında barbekü şöminesi bile vardı. Altına kesilmiş odunlar sırayla dizilmişti.
Evin içine girince gözlerim beynimin emrinden çıkmış heryeri hızla inceliyordu. Herşey ahşaptı. Evi sonra incelemeye karar verdim. Merakla merdivenlere koşup yukarı çıktım. Önce kendi odamı görmeliydim. Üst katta dört oda bir banyo vardı. Benim olan bölüme doğru gittim ve kapıyı büyük bir heyecanla açtım.Yerde çok büyük sayılamayacak beyaz tüylü bir halı vardı. Kenarında iki tane kahverengi tek kişilik koltuk ve ortalarında mini bir masa vardı. Kapıyı tamamen açtığımda gördüğüm şeyle gözlerime inanamadım. Çift kişilik bile denilemeyecek büyüklükte devasa bir yatak vardı. Merakla yanına yaklaştım. Bu yatakta kaç kişi yatabilirdi bilmiyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
Teen FictionYüzünde bu zamana kadar hiç görmediğim tuhaf bir ifade belirdi. Yana doğru bir adım atıp kulağına doğru eğildiğimde sessizce fısıldadım: ''Sana bir sır vereyim mi? Kalbini kırdığın bir kadına asla güvenme. Bu vereceğin en büyük yanlış karar olur. Y...