BÖLÜM-39 🖤 HAMİLE

12.9K 592 89
                                    


Herkese şeker tadında güzel bir bayram geçirmenizi dilerim... 🍬🍬🍬

&

Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤

&

Ruhum; yavaş, içten, derinliklerinden kopup gelen bir sesle şarkı söylüyordu. Mutluluğu yüzüme yansımış, yanaklarımda mini çukurlar oluşmuştu.
"Tatlı bir melodi." diye mırıldandım ağzımın içinden.

Rüzgar birden yüzümü yalayarak geçti, tüylerim ürperdi ve dakikalar öncesinde kapanan gözlerim hızla açıldı. Elimde ki kahveyi terasın kenarında ki tahta korkuluğun üzerine bıraktım ve ayağa kalkarak derin bir nefes aldım.

Sessiz, huzurlu bir gün geçiriyordum. Dedem markete gitmiş, anneannem odasında dinleniyordu. Bense uzun zamandır yapmadığım şeyi yapıyor, ruhumla baş başa zaman geçiriyordum. Orman artık canlanmaya başlamış, yazın habercisi olan kuşlar gelmeye başlamıştı.

Odamın kapısı açılınca merakla başımı çevirip içeri baktım. Anneannem kulağına yasladığı telefonla yanıma gelirken, konuştuğu kişiye, "Tamam, bende şimdi hazırlanıyorum." dedi, telefonu kapatarak karşıma geçti ve kalçasını terasın kenarına yasladı.
"Elif, Durukan ölmüş dün gece." dedi.

Bir an için ne demem gerektiğini bilemedim. Gözlerimi kırpıştırarak, ona bakmaya devam ettim.
"Deden beni almaya geliyor. Cenaze biraz sonra olacakmış, aşağı köyde ki mezara defnedilecekmiş. Sen gelecek misin?" diye sordu.

"Yok, ben istemiyorum gelmek." dedim cılız bir sesle. Benim yüzümden ölmüştü. Alparslan benim yüzümden onu öldürmüştü.

Anneannem anlayışla başını usulca sallarken, "Kızım, sen bize yemek hazırla. Zeliha Teyze'nler de bizimle gelecek. Cenazeden sonra buraya geliriz, onları da davet ederiz yemeğe." dedi ve bana cevap vermeye fırsat bırakmadan yanımdan hızla ayrıldı.

Üzerime çöken ağırlıkla biraz önce ki kalktığım sandalyeye oturdum. Dudaklarımdan bir kahkaha yayıldı. Bu kadar kolay mıydı, birisini öldürmek. İçim tuhaf bir şekilde buz kesti birden, titredim ve tüylerim diken diken oldu.

Evde tek kalmak ne derece mantıklıydı şu anda. Daha birkaç gün öncesine kadar kanlı canlı karşımdaydı.
Neyim vardı benim?
Bana neler yapmıştı, şimdi onun için üzülüyor muydum?

"Ah, hadi ama Elif. Hakettiğini buldu." dedim kendi kendime ve kahvemi alarak salona gittim.

Alparslan seni anlamıyorum diyordu. Haklıydı, ben bile kendimi anlayamazken o beni nasıl anlayacaktı. Bu, anlık duygu değişimlerim beni dengesiz biri yapıyordu.

Anneannem ve dedem cenazeye gidince dış kapıyı sıkıca kilitledim. Mesleğim gereği ölü görüyordum. Buna alışmıştım fakat bizim cenaze törenlerinden korkuyordum. Bana küçüklüğümü, hiç istemediğim şeyleri hatırlatıyordu. Çığlık atarak ağlayanlar, bağırarak ağıt yakıp, ölüyü diriltecek gibi sözler söylemek, bunları duymak beni rahatsız ediyordu. Görmekten çok duymak korkutuyordu.

Düşüncesi bile beni ürpertiyordu bu yüzden cenazelere katılmıyordum. Bunu kafamdan atmak için hızla başımı iki yana salladım. Biraz önce ki sakinlik yerini tedirginliğe bıraktı. Diken üzerindeydim. Mutfağa girerek yemek hazırlamaya koyuldum. Anneannemin söylediği şeyleri hazırlarken bir yandan cesaretimi kaybetmemek ve Durukan'ı düsünmemek için şarkı mırıldanmaya başladım.

Soslu patatesi hazırlayıp hemen fırına attım. O pişerken boş durmamak, zihnimi oyalamak için bir sonra ki adımda neler yapacağımı tekrar etmeye başladım. Tabaklar, bardaklar, çatal ve bıçaklar derken; dışarıdan bir ıslık sesi geldi.

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin