Bölüm-3 🖤 GERÇEKLER

27.9K 1K 216
                                    

Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤

Öğlen olmasına rağmen hava halâ sisliydi. Buraya ilk geldiğim zamanların hatırası düştü zihnime. Her gün kapalı, soğuk ve yağmurlu havaların oluşturduğu ruhsal çöküntüyü hissettim birden içimde ve tüylerim ürperdi. 

Sanırım kahve saatim gelmişti ki böyle bir durumdan beni sadece kahve çıkarırdı. Yarım saatlik boşluktan yararlanıp kafeterya'ya gitmeye karar verdim. Elimi hızlı tutarak kucağımda ki dosyaları odama koydum, koşar adımlarla asansöre yöneldim.

Giriş katta ki kafeterya'ya yaklaştığımda,  sırada kimsenin olmadığını görünce sırıtmaya başladım. Her zaman ki kahvemden söyledim ve  hazırlanmasını beklerken ayakkabımın ucuyla ritim tutmaya başladım. Gözlerim etrafı süzerken bugün kafeterya'nın normalde olduğundan daha fazla kalabalık olduğunu gördüm ve önüme konulan kahveyi aldım, masalara yöneleceğim sırada kalabalıktan vazgeçip, odama tekrar çıkmaya karar verdim.

Yorgundum, dünün gerginliğini daha üzerimden atabilmişte sayılmazdım.

Asansöre bindiğimden beri hemen arkamdaki iki hemşirenin fısıldaşmalarını duyabiliyordum ama ne hakkında konuştuklarını anlayabilmiş değildim. Dikkat kesilecek havamda yoktu. Kendi katıma çıkınca onlarda peşimden benim katıma yöneldiler.

Hemen sağa döndüğümde odamın önünde bir adam tutmaya zorlandığı büyük bir çiçek buketiyle bekliyordu.

Kocaman devasa bir demet siyah gül...

Yanına yaklaşırken topuklu ayakkabılarımın sesi tüm koridorda yankılanmaya başlamıştı. Adam yüzünü bana çevirince kaşlarını çattı ve "Elif Şafak" dedi.

Gözlerim çiçeklere takılı kaldığında sesim benden bağımsızlığını ilan etti.

"Evet?"

Omzuna yasladığı çiçekleri doğrulttu ve bana uzatırken, "Bunlar sizin için." dedi. Şaşkınlığın verdiği bir afallama ile öylece kalakaldım. Bana bunu kim yollardı ki?

Başımı dikleştirip kendimi toparladım ve gözlerimi adamın siyah gözlerine sabitleyerek, "Benim?" diye sordum. Bir karışıklık olmuş diyebilirdim adımı söylemeseydi. Ama adamın kendinden emin duruşu bile çiçeklerin kesinlikle bana olduğunu söylüyordu.

"Evet. Efendim!" dedi tane tane ve  diğer elindeki mini aleti gösterdiğinde ekledi. " Bir imza lütfen." 

Derin bir nefes alıp, başımı salladım ve elimde ki kahveyi kenarda duran koltuğun üzerine koyup gösterdiği yere imza attım. Aleti beline astı ve o devasa demeti bana vermek için küçük bir adım daha attı. Ellerimi uzatıp kucağıma alacağım sırada demetin ağırlığından dolayı sedelendim. Ama hızla kendimi toparlayıp çiçekleri odama götürüp kapımı kapattım. 

Ağırlığından dolayı masamın önünde ki sandalyenin üzerine nerdeyse düşürmüştüm. Bu nasıl benim için olabilirdi yanına yaklaşıp çiçeklerin için karıştırmaya başladım kimden olduğuna dair bir işaret bulmalıydım.

Gülleri karıştırırken sinirlerim bozuluyordu. İsimsizdi. Elimi arasından hızla çekerken diken elime battı ve kanamaya başladı. Lanetler ederken dilimin ucuna gelen küfürü gördüğüm şeyle yuttum. Kartı siyah gül gibi katlayıp arasına sıkıştırmışlardı.

Kartı elime alıp, merakla açtım.
"Sabah ki küçük gösterinin karşılığını bekle!"

Okuduğum cümleyi idrak etmem biraz zaman almıştı.
Şok içerisinde gözlerim iri iri açılırken sertçe yutkundum.

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin