Bölüm-19 🖤 ŞARAP

15.1K 681 153
                                    

Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤

***

Köprüden karşıya geçtiğimizde, başımı çevirerek geçtiğimiz köprüye tekrar baktım. Gerçekten biraz önce oradan geçmiş olduğumuza inanamıyordum. Oldukça uzun ve ürkütücüydü. Aşağısı bulunduğumuz yerden görünmüyordu bile.

"Beni bırakır mısın?" dedim ve Alparslan'ın üzerimde olan bakışlarına karşılık verdim.

Halâ Alparslan'ın kucağındaydım. Gelen seslerle ileriden birilerinin geldiğini fark ettim.

Beni umursamayıp demir merdivenlerden inerken tekrar, "Lütfen." diye fısıldadım. "Birileri geliyor ve bu durumdan rahatsız oluyorum."

İnsanların tuhaf bakışlarının odağı olmak istemiyordum. Demirden yapılan yollar her ne kadar geçişmek için geniş olsada, onun kucağındayken bu alan daralıyordu.

Yerinde durdu ve çenesini sıkarak sert bir soluk verdi. Dikkatle beni kucağından indirdiğinde hafifçe toplanan ceketimi düzelttim.

Sesler yaklaşınca başımı kaldırıp gelen kişilere baktım. Bir yaşlı çiftti. Birbirlerinin elini tutmuş kar üzerinde dikkatle yürüyorlardı.

Gülümseyerek onlara baktım. Oldukça sevimli görünüyorlardı. Alparslan'ın elimi tutmasıyla dikkatim ona kaydığında, "Gidelim" dedi.

Sessizce başımı salladığım o an aklıma birden Büşra'lar geldi. Otele döndüğümüzde Büşra'ları arasam iyi olacaktı. Acaba ne yapmışlardı? Anneannemler aramış mıydı? Aslında ilk beni aramış olmaları gerekirdi ama telefonuma bakmayı unutmuştum. Yanımda da değildi. Umarım bu tatil sorunsuzca biterdi. Onlardan gizli yurtdışına çıktığımı öğrenirlerse dedem kıyameti kopartırdı.

Ben, beynimde gezinip beni bir türlü rahat bırakmayan düşüncelerle boğuşurken birden ayağımın kaymasıyla geriye doğru savruldum ve ağzımdan kaçan tiz bir çığlıkla gözlerimi yumdum.

Yere düşmeyi beklerken saniyeler içerisinde demir merdivene bile çarpmadan belimden tutuldum. Geri çekildiğimde Alparslan'ın göğsüne yaslanmıştım. Kalbim hızla atıyordu, kendimi geri çekip kısık bir nefes aldım ve başımı dikleştirdim.

"Yürümek istediğinden emin misin?" diye alay dolu bir ses tonuyla sordu.

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Çocuk değildim sonuçta.

"Elbette. Sadece buz dengemi-" derken yerimde hareket edince tekrar ayağımın kaymasıyla bu sefer Alparslan'ın üzerine savruldum.

Elleri yine anında belimi bulurken, parmaklarım ceketine kitlenmişti.

"Bozuyor." diyerek cümlemi zorlukla tamamlayıp ona baktım. Ellerimi ceketinden çektiğimde başımı yere eğdim. Anneannemin kızdığı kadar vardı. Küçüklüğümden beri önüme bakmadan yürüdüğüm için hep kızardı. Hep düşer, dizlerimi yara ederdim. Aklıma düşen eski hatıralarım ile gülümsedim.

Alparslan, "Neden gülüyorsun?" diye sorunca irkildim ve boşluğa bakmayı bırakarak, ona bakıp ardından "Hiç." diye mırıldandım.

Gözlerini şüpheyle kıstığında, beni ansızın tekrar kucağına aldı.

"Anlat." dedi keyifle, ''Hiç'in ne olduğunu merak ettim.''

Ah, hayır! Kız arkadaşının böyle birisi olduğunu mu bilmek istiyordu? Küçükken yaptığım saçmalıklar resmen burdan köye yol olurdu.

"Yok bir şey gerçekten." dedim ve gözlerimi ondan hızla kaçırdım. Gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum bu duruma gözlerimi devirerek karşılık versemde, ''Seni dinliyorum.'' diye diretti.

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin