41- A&A Dünyanın Hakimi

3.2K 316 89
                                    


...

Seelaam :)

Parçalar ufak ufak birleşiyor.

Hikâyenin başından beri verdiğim küçük ama gözden kaçabilecek
ip uçlarının ardından,
(ki arada yanıltmacalar da vardı kabul ediyorum)
büyük resim ortaya çıkmaya başladı!

Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum,
Ama bence iyi gidiyor gibi hikâye. :)

Kafanızda bazı şeyleri daha netleştirecek bir bölüm sizi bekler.

Buyursunlar efenim...

☆☆☆☆☆

°°°

Günler sonra, o sandalyede bağlanmış otururken Yalvaç olmuştum yeniden... Bir kez daha... Hissiz, duygusuz, öldürmekten keyif alan ve karşımdaki bu adamı öldürmek için can atan Yalvaç...

Beni bağladıkları ip yavaş yavaş gevşemeye başlamışken, şu an tamamen çözmenin bana hiçbir faydası olmayacağından ve o sandalyede zamanımın çok olduğunu bildiğimden, ipin çözülmeye başladığını anlamamaları açısından elimin hareketlerini biraz daha yavaşlattım.

"Bir şeyi merak ediyorum. Nasıl olsa beni yakaladın artık. Bu yüzden bunu öğrenmek hakkım bence.", dedim karşımda göğsünü gere gere duran ve benden üstün olduğunu düşünen bu adama, aciz gibi görünerek.

"Ölmek üzere olan birisi için fazla soru soruyorsun.", dedi pis pis sırıtarak.

"Ölmek üzere olduğumu düşünüyorsan neden korkup cevap vermeye çekiniyorsun o hâlde? Elim kolum bağlı gördüğün gibi. Hatta sen bağlattın öyle değil mi? Gerçiii, bir Türk tarafından ölmek istememeni anlıyorum tabii ki.", derken bu kez de üstün olanın ben olduğumu hissetmesini sağladım.

"Senden mi? Hah...! Ne öğrenmek istiyorsun?", diye çıkıştı aniden.

Bu güzel bir sonuçtu benim için. Gücün onda olduğunu hissettirmek ve zaman zaman egosuna oynamak, ara sıra da damarına basmak işe yarıyordu. "'Beni takip ettirip, gidip geldiğim yerleri öğrenmek sana ne fayda sağlayacaktı?' diye bir soru sormayacağım tabii ki senin gibi zeki bir adama. Sorum şu: Hangimiz olsa fark etmiyordu sizin için galiba değil mi? Üçümüzden biri olsa da olurdu? Bana özel bir muamele yok yani?"

Kahkaha attı Serkan, yeni adıyla Sergei. Kahkahası boş fabrika duvarlarında yankılanıp tekrar bize geri dönerken gözlerini kısarak ve sanki benden tiksiniyormuş gibi baktı. "Senin benim için ne özelliğin olabilir ki? Üçünüz de birbirinizden boksunuz. Hanginizin olduğu önemli değildi. Biriniz açık versin, ipin ucundan bir tutalım yeterliydi bizim için. Diğer ikisinden birisi de olabilirdi. Bize siz değil, üstünüzdekiler lazım. Sistemin merkezindekiler lazım. Sizi ne yapayım ben be? Ve sen bana onların kim olduklarını söyleyeceksin."

"Eğer ellerimi sıkı sıkıya bağlamamış olsaydınız, şu an bu başarını alkışlayabilirdim biliyor musun? Sen benden daha iyi kamufle etmişsin kendini. Gerçekten tebrik ederim. Benim gibi çocukluktan aldın eğitimi sen de sanırım. Başka türlüsü olamaz çünkü."

Bir kez daha alkışladı Sergei. "Bravo. Bazen senin kafan da çalışıyor...", dedi ve alkışlamayı bırakıp, birden bire bana doğru eğilirken, "NE SANIYORDUN APTAL?", diye bağırdı. Gerçek kimliğini rahatça ortaya koyduğundan beri anladığım net bi şey varsa, o da psikolojisinin hiç normal olmaması... "Ben kanımı ülkem için akıtmaya yemin etmiş, rus kanı taşıyan, soylu bir sivil askerim... Bütün ömrümü eğitilerek geçirdim. Ana dilim gibi 7 tane dil biliyorum. Bizler, her sene binlerce çocuk olarak başlarız ve büyüdükçe yeteneklerimize göre eğitilmeye devam ederiz. Sonra da ülkelere dağıtılıp görevlerimizin başına geçeriz... Bizler savaşı kazanmak için, ülkemizin bütün imkânlarını ayaklarımıza serdiği ve ülkemiz için nerede olursa olsun hizmet etmek için can atan asil Ruslarız..."

YALVAÇ / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin