The Game

1.4K 122 34
                                    

Genç kadın önceki günlere göre kendini iyi hissetmese de en azından ayakta durabiliyordu.Yüzündeki yorgunluk hafiflemiş,ağrıları azalmıştı.Nile Dok çalışmasına karşı çıksa da üniformasını giyip sabahın ilk saatlerinde Mitras'daki kışlada dikiliyordu.Elleri arkada duruyor;suratsız bir ifadeyle içeride toplantıda olan Komutanını bekliyordu.Kapalı kapılar ardından duyduğu her cümleyi aklına not ediyordu.

Bakışları etrafta koşuşturan Acemi Askerlere gitti.Kendisi de bir zamanlar bu insanların yerindeydi.Her türlü işi yapıyor,bir keşmekeşin içinden sıyrılmaya çalışıyordu.Ancak şimdi çok daha büyük bir karmaşıklığın içindeydi.Hem vicdani olarak hem de ahlaki olarak bir çatışmadaydı.Durumu,kelimelerle anlatılamayacak kadar korkunç,hissedilmezdi.Dışarıdan büyük bir sessizlik içinden duruyor gibi olsa da uzaktan yaklaşan fırtınanın sesini duyabiliyordu.

Büyük bir üzüntüyle gözlerini kısa bir süreliğine kapattı.Gerçekten ait olmadığın bir yerde bulunmak insanı istemediği oyunu oynamaya itiyordu.Burada yaşayan insanlar,oynanan kumarı izleyici olarak takip ediyordu.Nina ise eli güçlü ama bahisi düşük olan şanssız bir kumarbazdı.Yenilmeyecek gibi dursa da şans onunla birlikte olmadığı için kaybetmeye mahkumdu.

Askeri Polis'in ahlaklı ve güçlü Komutan'ı Nike Dok kapıdan çıkarken Nina da onu takip etmeye başladı.İyi bir sağ kol olarak tek kelime etmiyordu.Seri tavırla Komutanının birkaç adım gerisinde yürüyordu.Duyduklarından dolayı kalbi sıkışsa da,nefesi daralsa da belli etmiyordu.Dünya üzerindeki hiçbir duygu ibaresini yüzünde taşımayarak ilerliyordu.Ona ilgiyle bakan birkaç askeri farketse de başını çevirmemişti.

At arabasının kapısını açarken Komutanın binmesini bekledi.Arabanın kapısını kapattı.Mitrasın güzel,temiz ve taşlı yollarında tekerlekler hafif sallansa da düzgün bir şekilde ilerliyordu.

Nina az önce geldiği koridoru kontrol etti ve kapıyı arkasından kapattı.Hava biraz soğuk olduğu için yüzü bembeyaz kesilmiş;burnunun ucu hafifçe kızarmıştı.Gün boyu sıkıca topladığı saçı başını ağrıtıyordu.Lastiği at kuyruğundan çekerken dalgalı saçları omzundan döküldü.Kahverengi ceketi girişe asmış;cebinden de bir paket çıkarmıştı.

Evin ortasında onu gülümseyerek izleyen adımı gördüğünde içi biraz olsun rahatlamıştı.Sarı saçlı Komutana içten bir gülümseme bahşetti.Hala daha birbirlerine güvenmemelerine rağmen ortak düşünceleri ikisini bir araya getirmişti.

Erwin tek eliyle fincanı tutarken Nina ondan hızlı davranıp adamın elindeki fincanı aldı.Sarışın adam kibarca teşekkür ederken yerine geri oturdu.Genç kadının az önce masanın üstüne bıraktığı iskambil destesini inceliyordu.Gerçek anlamda kumar oynamalı uzun zaman olmuştu.Ancak Nina'nın desteyi açışındaki ciddi ifadesinden buraya oyun oynamaya gelmediğini anlamıştı.Hiç konuşmadan işine devam etmesi onu yeterince kuşkulandırmıştı.Kendisi de tek kelime etmemeye karar verdi.

Nina,tüm desteyi masada açarken iki papaz kartını havaya kaldırarak gösterdi.İkisini de masanın diğer tarafına fırlattı.Destede yalnızca iki papaz kalmıştı.Nina'nın kalkan bakışlarını arasında Erwin kağıtlara baktı.İki papaz.Eren,Historia.

Geriye kalan kartları toplarken kağıtları seri hareketlerle karıştırdı.Elleri ustaca desteyi bölüyor;kağıtları birbirine karıştıyordu.Erwin,senkronize olmuş elleri izlerken Nina'nın iyi bir kumarbaz olduğunu düşündü.Genç kadın kağıtları karıştırırken desteye dahi bakmıyordu.Sanki yıllardır bunu yapıyormuş gibiydi.

Destenin tamamen karıştığından emin olduktan sonra kağıtları hızlıca bir kendisine bir de Erwin'e dağıtmaya başladı.Kırk dokuz kartı yirmi saniyeden kısa bir sürede dağıtırken kendi kartlarını önüne çekerek eline baktı.Erwin de tek eliyle kartlarını almış;gülümser bir yüzle eline bakıyordu.

Search for God//Attack on TitanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin