Karşımda gördüğüm meteor görünümlü bidon, bana şaşkınlıkla bakarken.
Ben ise kocaman gözlerle ona bakıyordum.Meteor görünümlü bidon telefonu karşıdaki kişinin suratına kapatarak, sert bir şekilde masanın üzerine koydu
"sen" dediğinde tekrar yutkundum.
Hızlı bir şekilde yanıma gelip
"senin ne işin var burada ?" dedi dişlerini sıkarak.
Sorusuna cevap vereceğim sırada, Haldun amca ayağa kalkarak yanımıza geldi.
"siz tanışıyor musunuz?" diye bi soru yöneltti.
Emir benden önce davranarak "evet amca, biz maalesef ki tanışıyoruz" dediğinde gözlerimi devirdim.
Bu sefer aynı soruyu, Emir Haldun amcaya yöneltti.
"Asıl siz tanışıyor musunuz ? Bir dakika bir dakika, amca sakın bana sabahtan beri övdüğün asistan kız bu kız deme" derken parmağıyla da beni işaret ediyordu.
Ses tonunda ki küçümseyici ima'yı fark etmemek mümkün değildi, kibirli herif ne olacak.
Daha fazla bu kibirli hallerine dayanamayarak olaya dahil oldum "pardon da öncelikle üslubuna dikkat et" dedim parmağımı ona karşı uzatarak.
Emirin bu hareketime karşı, o tatliş koyu kahverengi gözlerinin yerini kara bir bulut almış gibiydi.
Bir insan evladının sinirlenince gözleri karara bilir mi ? Cevabı tam karşımday'dı. Emirin gözleri resmen kararmıştı.
Gözleri ona uzattığım parmağımda takılı kalırken, sessizce parmağımı indirip konuşmaya devam ettim. "buranın senin iş yerin olduğundan haberim yoktu. Eğer olsaydı asla ama asla adımımı atmazdım." Sözlerimi oldukça sert bir tonda söylemiştim.
Emir'in öfkesi ikiye katlanırken, hızla bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattı.
"iyi, o zaman bilmiyordun ama şimdi öğrendiğine göre gidebilirsin. Kapının yolunu biliyorsun" dediğinde ona inat başımı dikleştirerek
"ben istediğimde giderim, tamam mı. Ne yapıp ne yapmayacağıma sen karar veremezsin bidon herif"
"sen hala akıllanmadın galiba, ne cüretle benimle bu şekilde konuşursun"
Başımı dikleştirerek"İstediğim gibi konuşurum" dedim.
Ondan korkup kaçacağımı sanıyor olmalıydı. Çünkü her söylediğim söze şaşkınlık ve öfke karışımı bir yüz ifadesiyle karşılaşıyordum.
Bakışlarım yumruk olmuş ellerine kaydığın'da eklem yerlerinin beyazlaştığını fark ettim. Bu korkumun ikiye katlanmasına sebebiyet doğururken, sarf ettiği sözler ise sinirlerimi bozmaya yetmişti.
"Fazlasıyla kaşınıyorsun ama sen Küçük cadı." Bu sefer ben ona doğru bir adım atıp
"hadi ya sen mi ben mi?"
Emir'in cevap vereceği sırada, Haldun amca araya girerek "yeter ikinizde susun" diyerek Emire baktı "evet sana bahsettiğim asistan kız nehir, bundan sonra beraber çalışacaksınız."
Emir "ama amca"
"yeter emir, ben ne dediysem o"
öküze bak ya. Sanki ben bayılıyorum onunla aynı yerde çalışmaya. Ama bu işe ihtiyacım var reddedemem, fakat yüzsüz gibi de hemen kabul edemem.
Birazcık hava atmaktan bir zarar gelmez. O kibirli, canavar ruhlu serseri herif, beni işten attırdığı için, iyi bir dersi hak ediyor.
Hemen araya girerek
"gerek yok Haldun amcacım, size çok teşekkür ederim. Bana çok yardımcı oldunuz ama" bakışlarımı Emire çevirerek"beni işten attıran biriyle çalışamam ben." Dediğim de Emir'in suratını görmeniz lazım. Allah'ım şekilden şekle girdi ya, ben kahkaha atmamak için kendimi tutarken, Haldun amca "ne demek işten attıran biri. Emir sen Nehir'i hiçbir suçu olmadığı halde işten mi attırdın ?"
Ah Haldun amcacım attırdı dedim ya, neden o oduna soruyorsun.
Emir dişlerini sıkarak
"Amca bilmediğin şeyler var. Ben kimseye suçsuz yere bir şey yapmam. Ne yaptıysam hak etti " Dedi. Söyledikleri kaşlarımın çatilmasına sebep olurken, Haldun amca sert bir tonla
" yeter daha fazla konuşma." Bakışlarını bana çevirerek
"kızım sen beni dışarıda bekle"
dedi. Başımı onaylarcasına salladım ve Emire, Haldun amcanın göremeyeceği bir şekilde sırıtıp dışarı çıktım.Oh olsun. O bunu çoktan haketmişti şimdi Haldun amcaya hesap versin. Benim karşımda maşallah susmuyor, Haldun amcaya gelince, dut yemiş bülbül gibi ses çıkarmıyordu.
Bu yaşadıklarımıza gerçekten bir anlam veremiyorum. Her şey o kadar ani ve hızla gelişti ki, ne olduğunu anlayamıyorum.
Emir ile sebepsizce fazlasıyla karşılaştık, bu kadarına tesadüf diyemeyeceğim, aslında düşününce, o odun beni işten attırdığı için takdiri ilahi, onu benimle cezalandırdı galiba. Beter olsun.
Haldun amca bir süre sonra odadan ellerinde bazı kağıtlarla çıkıp "kızım emirin kusuruna bakma, bazen böyle çekilmez biri olabiliyor" bazen mi?
ben onunla karşılaştığımdan beri katlanılmaz biri. Tabi bunları Haldun amcaya söylemedim. Ona bakarak, sadece başımı sallamakla yetindim.Elindeki kağıtları bana uzatarak
"al kızım bunlar sözleşmen imzalayıp Emire götür, ben emrile her şeyi konuştum. Yarın başlayabilirsin bir sorun çıkmayacak"dediğinde
"Olmaz Haldun amca, bu olanlardan sonra ben bu iş teklifini kabul edemem."
"Lütfen kızım emir yüzünden işinden oldun, bu sayede yaptığı hatayı telafi etmiş olur. Hatrım için kabul et" dediğinde içimden mutluluktan çıldırıyordum.
Hemencecik kabul edeyim. Fazla naz aşık usandırır demişler.
"Peki Haldun amcacım. Size çok teşekkür ederim, beni hiç tanımamanıza rağmen çok yardımınız dokundu. hakkınızı nasıl ödeyeceğim" dediğimde bir elini omzuma koyup
"sen benim kızım gibi oldun, artık teşekkür etme ve yeni işine odaklan senin başarılı olacağını biliyorum." Konuşmasını bitirdikten sonra ceketini düzeltti.
Saatine bakarak, benim şimdi bir yere yetişmem gerek kızım. Sende sözleşmeni imzaladıktan sonra Emire de götür imzalasın"
"Tamam Haldun amca, sen merak etme. kendine iyi bak" dedim
kısa bir vedalaşmadan sonra Haldun amca gitmişti. Bu işi ihtiyacım olduğu için kabul ettim. Bidon'du başıma patron oldu.
Daha fazla düşüncelere dalmamak için, dosyayı açıp okuduğum da gözüme ilk çarpan şey maaş'dı
Üç bin yazıyordu, yanlış mı gördüm diye tekrar tekrar baktım, fakat doğru görmüştüm.
Olduğum yerde sevinçten sessizlik dansımı yaptığımda, kapıdan emir'in bana bakan bakışlarıyla karşılaşınca rezilliğimin farkına vardım. Olamaz tamda bu anda ona yakalanmak zorunda mıydım...
#yorum ve oylarınızı eksik etmeyin.❤️ Yorumlarınız benim için çok önemli özellikle yeni bölüm atabilmem için ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBE KİLİT VURULMAZ(KARANLIĞA FISILDAMAK)
General FictionAnnesini ve Babasını küçük yaşta kaybeden iki kız kardeş, küçük yaşlarda anne ve babasızlığın ne demek olduğunu yaşayarak öğrendiler. Anneanneleri tarafından büyütülen Demet ve Nehir bir şekilde bu hayata alışmışlardır ve bu hayatta değerli olan tek...