🐼❄️48.BÖLÜM ❄️🐼

144 19 37
                                    

Ateş saçan gözleri bana korku verirken sarf ettiği sözleri anlayamamıştım.

"Sen yine ne saçmalıyorsun? Ne Aptal yerine konmasından bahsediyorsun?" Diye çıkışırken sabrım iyice taşmıştı. Öfkeyle kollarımdan tutarak kendine doğru çektiğinde canımın acısıyla küçük bir inilti kaçtı ağzımdan.

"Ne o, Barış iti bitti şimdi ise bu Bora denen herifi mi ağına düşürme çabasındasın?" dişlerinin arasından tısladığı bu sözcükler kafamda yıldırım etkisi yaratırken kollarımı kurtarmaya çalışıyordum fakat nafileydi. O kadar öfke dolu ve acımasızca sıkıyordu ki gözlerimin dolmasına mani olamıyordum.

Onun da öfkeden kızarmış ve hafif sulanmış gözlerine bakarken bir yanım titrekçe korkuyordu.

"KONUŞSANAA!!" Diye bağırmasıyla korkum ikiye katlanırken cesaretimi toplayarak "Sen ne dediğinin beni neyle suçladığının farkında mısın?" dedim titrekçe. Çünkü Emir bir kere daha beni hayal kırıklığına uğratmıştı.

"Seni suçlamıyorum olan şeyleri söylüyorum. Barışla bir olup benim peşime takıldın seninle karşılaşmalarımız bile birer tesadüf değildi öyle değil mi? Hepsi ikinizin alçakça bir planıydı! Sen para için o Barış itinin bir kuklası oldun ve kendini bana yamamaya çalış..."

"Yeter" diye bağırıp Emiri sertçe itip kollarından kurtulduğumda öfkeden hızla nefes alıp vermeye başladım. Acıyla sıkışan göğsüm yanıp kavrulurken, Emir gözlerimden dudaklarıma doğru süzülen göz yaşlarımı izlemekle olduğu yerde kaldı.

İşaret parmağımı ona uzatarak öfkeyle soludum.

"Sen artık çok fazla olmaya başladın Emir Karasu! Haddini aşmakla kalmayıp karaktersizliğini zirveye taşıdın"

"Haddini bil kadın!" Diyen Emire doğru adım atarak "kes sesini. Şimdi ben konuşacağım sen susup beni dinleyeceksin! Sen kim oluyorsun da bana bu şekilde davranıyorsun?" sertçe göğsüne vurarak onu ittiğimde, hareketim ve sözlerim karşısında çenesinin seğirdiğini görebiliyordum. Ama bu benim umrumda bile değildi!

"Sen kimsin ki bana oyunlar kurup duygularımla oynayıp bir kuklaymışım gibi kenara atıyorsun? Üstüne utanmadan benim namusuma laf ediyorsun burada." Sertçe göğsüne tekrardan vuracağım an hızla kollarımdan tutarak arkamdan belime doğru büküp beni kendine doğru çektiğinde sert göğsüyle bütünleşmiştim.

Bu hareketi bile kırılan kalbimde ona olan aşkımın gün yüzüne çıkmasına yetiyordu.

"Burada oyunu oynayan biri varsa o da sensin Nehir Aksoy. Barışla bir olup hayatımı mahvetmeye çalıştınız. Hadi Barışın kini vardı kanı bozuktu ikinci defa beni yıkmaya çalıştı. Ya sen, ya sen nasıl kendine yakıştırdın bu ahlaksızlığı?" Dedi öfkesini kontrol etmeye çalışarak.

"Emir sen ne saçmalıyorsun? Ne Barışı, ne oyunu? Neyi ima ediyorsun? Sen benim karşıma geçip seninle oyun oynadım, seni sevmiyorum dedin sen! Azıcık aklın varsa hatırlarsın o gün olanları kimin oyun oynadığını" dedim tiksinircesine.

Sertçe kollarımı bırakıp geriye doğru beni ittiğinde sırtımı hafifçe kapıya çarpmıştım. Sıktığı bileklerimi sıvazlarken, karşımda durup nefretle bakmaya devam etti.

"Ben, senin bana yaptığını kendim sana yapmış gibi göstermeye çalıştım. Bana yaşatmak istediğin şeyi sen yaşa istedim. Kazdığın o lanet kuyuya sen düş istedim!" Dedi sakince. Daha fazla dayanamayarak onu geriye doğru itip "yeter artık daha fazla senin saçmalıklarını dinlemeyeceğim " diyerek çıkmak için kapı koluna asıldım.

"O gece sizi Barışla gördüm ben kızım. Sen hâlâ neyi inkâr ediyorsun?"
Duyduklarımla olduğum yerde dona kaldım.

Sizi gördüm mü dedi o?

KALBE KİLİT VURULMAZ(KARANLIĞA FISILDAMAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin