🐼❄️41. BÖLÜM❄️🐼

492 41 154
                                    

Kucağımda ki yavru kedinin mayışmış hırlamalarının verdiği huzur ve sevinç duygusu eşsizdi. Karnında parmaklarımı gezdirdikçe çıkarmaya devam ettiği mırıltılar çok tatlıydı. İş çıkışı eve gelirken mahallemize yakın bir sokakta bulmuştum ve dayanamayıp eve getirmiştim. Bedia Sultan biraz karşı çıkmış olsa da bitmez ısrarım üzerine kabul etmişti.

Tabi sado ve ablamın desteği de kabul etmesin de etkili olmuştu.

"Biz geldiiiik" diyerek elinde ki poşetleri sevinçle sallayarak bahçeye giren ablam ve sadoya baktım.

"Getirdiniz mi mamaları?"

"Evet getirdik hemde en güzelinden, en pahalısından, en sağlıklısından. Aynı zamanda tatlı kıyafetler de aldım" diyen ablama sevinçle bakarak kediyi yere bırakıp ellerin de ki poşetleri aldım.

"Afferin sizlere yavru kurtlarım benim. Hadi şimdi gidip mamasını hazırlayıp getirin" dediğimde sado elinde ki son poşeti kucağıma yerleştirerek

"Benden bu kadar fındık, gerisi sizde gidip huzurla maç izleyeceğim rahatsız edeni falakaya yatırırım haberiniz olsun" ciddi konuşmasını dinlerken salladığı parmağını ısırmak istedim.

Kaçıncı yüzyıldayız hâlâ maç diyor. Sanırım bu konuda biraz saçmaladım.

İçimde ki şeytan izletme şu maçı sinir krizi geçirsin diyor da imanlı tarafım müsaade etmiyor.

Yarım saatin ardından adını mülayim koyduğum kedimi de zar zor ablamın elinden alarak odama çıkmıştım.

Karnını iyice doyurduktan sonra güzelce yıkayarak tertemiz olmasını sağlamıştım. İyice kuruttuktan sonra ablamın getirdiği tatlı minnoş kedi kıyafetlerini giydirmek üzere yatağıma geçtim.

Açık olan camdan içeri vuran ılık rüzgar bedenime çarparken nedensizce huzurlu oluyordum.

Kıyafetlerini giydirmeye çalıştığımda patileriyle oyun oynayarak engel oluyordu. Sevimli halleri kıkırdamama sebep oluyordu "yaramaz şey seni, sadece bir kaç dakika ver bana giydireyim şu kıyafetlerini"

Kucağıma alarak başını geçirdiğim de elimi tırmaladığın da ağzımdan ufak bir çığlık kaçmıştı

"Ah, mülayiim canımı yaktın. Uslu dur artık" diyerek tam kafasını kıyafetten geçirecekken duyduğum öfkeli sesle korkarak yataktan fırlayarak sesin geldiği yöne baktım.

"Emir?" şaşkınlıkla pencerede ki çatık kaşlı Emire bakakaldığım da, Emir hızla odanın içerisin de gözlerini gezdirerek "kiminle konuşuyordun sen az önce, kimi giydiriyordun?" dediği gibi konuşmama fırsat vermeden odaya girerek

"mülayim kim lan?" evdekiler aklıma geldiğinde koşarak karşısına geçtim. "Şşş sessiz ol evdekiler duyacak" diyerek hızla kapıyı kilitledim. Emire döneceğim an Emir benden önce davranarak bileğimden tutarak bir hışımla kendine çevirmişti.

"Kim duyarsa duysun umurum da bile değil, sana soru sordum Nehir?" diyerek ciddiliğini bozmadığın da kıskançlığı çok hoşuma gitmişti. Sırıtarak Emire baktığım da öfkesi iki kat artmıştı.

"Karşımda aptal aptal sırıtmasana kızım, bana açıklama yap!" Gülüşüm tüm suratıma yayılırken yatağıma yaklaşarak yastığımın yanına kıvrılan kediyi işaret ederek "seni tanıştırayım, işte mülayim. Mülayimcim bu meteor görünümlü bidon ise, enişte beyin olur" diyerek alayla konuştuğum da Emir'in afallamış hali çok şekerdi.

"Ne yani az önce kediyle mi konuşuyordun sen, ayrıca mülayim ne, başka isim mi bulamadın?"

"Mülayim gayette hoş bir isim canım. Ayrıca bu saatte tamda sadonun evde olacağı bir anda odamda herhangi bir erkeğin olmayacağına göre Emirciğim" diyerek sırıttığım da Emir "hmm" diyerek kendinden emin adımlar atarak karşım da durduğunda gözlerimi kahvenin en güzel tonuna dikerek hayranlıkla izledim. Belimden tutarak kendine çektiğinde kollarımı keyifle omuzlarına koydum.

KALBE KİLİT VURULMAZ(KARANLIĞA FISILDAMAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin