Kocaman tırın altında kalmaktan son anda kurtardığım kıza baktığımda ikimizde nefes nefese kalmıştık sakin kalmaya çalışarak "iyi misin?" Diye sorduğumda " E- evet iyiyim." Dedi titrekçe. Derin bir nefes alıp, adını bilmediğim kızı kolundan tutup kaldırıma oturtturdum. O sırada ipek telaşla koşarak yanımıza geldi. Etraftan bazı insanlar ise iyi olup olmadığımızı kontrol ederek uzaklaşmışlardı.
"Nehir iyi misiniz?" Diyen ipeğe başımı sallayarak
"Evet ipek biz iyiyiz. Sen bir su alıp gelir misin lütfen" dediğim de tamam diyerek koşarak cafeye gitti. Kızın yanına oturduğumda Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım anne ve babamı da trafik kazasında kaybetmiştim.
Şimdi aynı duyguları hissetmeme engel olamamıştım. O anları yaşıyor olmak gerçekten çok korkunçtu. Keşke onları da kurtarabilseydim, keşke şimdi yanımda olabilselerdi. Omzumda hissettiğim elle irkilip elin sahibine bakınca "sen iyi misin?" Dediğinde buğulanan gözlerimi sildim.
"Evet ben iyiyim" dedim gülümsemeye çalışarak.
Adını bile bilmediğim kız aniden bana sarıldı " sana nasıl teşekkür ederim gerçekten bilemiyorum. Hayatımı kurtardın benim" diyerek geri çekildi, ipeğin geldiğini görünce ayağa kalkarak "teşekkür etmene gerek yok. Kim olsa aynı şeyi yapardı bundan sonra daha dikkatli ol lütfen" dediğimde ipek elindeki suyu kıza uzatmıştı.
Titreyen elleriyle suyu alıp "tekrardan teşekkür ederim sana borçlandım. Kendi hayatını benim için tehlikeye attın" diyerek tekrar minnetini belirttiğinde hafifçe omzuna dokunarak
"rahat ol lütfen, bana borcun falan yok" diye tebessüm ettiğimde, oda sonunda rahatlayarak elinde ki suyu açıp kafasına dikti. Son yudumunu da aldıktan sonra elini uzatıp ayaklanıp "bu arada ben Gonca" dediğinde uzattığı elini sıktım. "Bende Nehir. Memnun oldum" dedim ipekle de tokalaşıp tanıştıktan sonra tekrar teşekkür ederek yanımızdan ayrılmıştı. Biz de ipekle olayı üzerimizden atamamış olsak bile, işimizin başına geçmiştik.
İş başı yapa yapa saat sekiz olmuştu. Bizim çıkış saatimiz gelmişti. Oyalanmadan ipekle eve gitmek için hazırlanıyorduk ki, şişman patronumuz gecenin sonunda içeriye teşrif etmişti.
"Arkadaşlar herkes buraya baksın" diyerek arka tarafta ki odasına gitti. İpekle bakıştıktan sona diğer çalışanlarla birlikte arkasından odasına gittiğimizde koltuğunda oturmuş bir halde bizi bekliyordu.
Herkes Tamamen odaya girince "Evet arkadaşlar yarın öğleye doğru çok önemli misafirlerimiz gelecek. Toplantıları var ve aynı zaman da, tuvalet kapılarının üst duvar boyaları için çok önceden gün almıştık. İptal etmemiz mümkün değil. Zaten işleri bir yarım saat sürmez. Bu yüzden iki işi de iyi idare etmeliyiz. Yarın herkes tam takır burada olacak. Geç kalanı kovarım." Dediğinde gözümün içine bakmıştı.
Kovarmış pis şişman ne olacak. Sanki ben geç kalıyorum da bana bakıyor hıh. Herkes kafasını olumlu anlamda sallayınca
"şimdi çıkabilirsiniz" dedi beyimiz sonunda. Herkes odasından çıktığında ipeğe dönüp "gidelim mi artık?" Diye sordum
"Olur ama sen önden çık kapıda beni bekle, ben bi tuvalete gidip geleceğim" dedi
"tamam ama çabuk ol"
"tamam ya hemen geleceğim" dediği gibi koşarak lavaboya girdi. Bende çantamı alıp dışarıda ipeği beklemeye başladım. Tuvalete girdimi çıkmak bilmiyor bu kız. Beş dakikadır bekliyorum ama hanımefendi hala yoktu. Cırcır mı oldu, ne oldu anlamadım ki? Biraz daha bekleyip içeri girmek için adım atacakken aniden telefonum çaldı. Ekrana baktığımda biricik ablam arıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBE KİLİT VURULMAZ(KARANLIĞA FISILDAMAK)
General FictionAnnesini ve Babasını küçük yaşta kaybeden iki kız kardeş, küçük yaşlarda anne ve babasızlığın ne demek olduğunu yaşayarak öğrendiler. Anneanneleri tarafından büyütülen Demet ve Nehir bir şekilde bu hayata alışmışlardır ve bu hayatta değerli olan tek...