Dudakları bir boşlukta dudaklarımla birleştiğinde, bedenimi yükseltip ona tıpkı onun gibi karşılık verdim. Öpüşmek güzeldi, unutturuyordu bir şeyleri. Tutuşmuş dudaklarımızın kör bağını çözen o olduğunda, geri çekilip yeniden, karanlığın ortasında ışıldayan gözlerimin içine baktı. "Tüm bunları yarın sabah unutacaksın." Başımı hızla iki yana salladım, unutmayacaktım. "Unutmayacağım." Hafifçe güldü, onu ilk kez böyle görmüştüm. Ve işte o an, karşımdaki adamın ruhunda yanan ateşi cennet sandım. Çatılmış kaşlarının gizlediği gözleri, salondan içeri sızan zayıf rengârenk ışıkların altında tutkuyla parlarken, "Çok güzelsin..." dedi, sanki bunu kendisine de itiraf edermiş gibi. Dudaklarım hafif bir kıvrılmayla kasıldığında, ona söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Saniyeler içerisinde, benden onay dahi istemeden erkekliğini hızlı bir hareketle içime ittiğinde, canım o kadar yanmıştı ki, dudaklarımın arasından, canımın ne denli yandığını gösteren acı dolu bir feryat döküldü. Feryadımın ardından bir soluk süresi kadar duraksadı yalnızca. Hareketleri anbean hızlandığında ise, kendi kendine, nefes nefese mırıldanmaya başlamıştı. "Çok darsın ve bu mükemmel... Harikasın." Sözleri sonrasında, içimde ilk kez, ruhu her ne kadar karanlıklarda olsa da, kırılmış kanatlarıyla gökyüzündeki aydınlığa uçmayı düşleyebilecek kadar iyileşmiş bir kadının varlığını hissettim. İlk kez.
57 parts