Sabah olduğunda Çağlar erkenden kalkmış koşuya gitmişti. Geri geldiğinde uyumayı planlamıyordu ama Gökalp uyanmadığı için biraz daha uyumaya karar vermişti. Öğlene doğru istemsizce uyandığında Gökalp'in hâlâ uyanmadığını görmüş ve şaşırmıştı.
Gökalp ise gece yattıktan bir süre sonra uyanmış, daha da uyuyamamıştı. Sabaha kadar pencereden güneşin yükselişini izlemişti. Kılını dahi kıpırdatası yoktu. Yataktan çıkmak istemiyor. Hiçbir şey yapmak istemiyordu.
Bir süre sonra kapısı çalınıp açıldı. Çağlar içeri girerken, "Gökalp," dedi. Gökalp dönüp ona baktığında Çağlar derin bir nefes vermişti. "Bu saate kadar kalkmayınca öldün sandım," dedi. Gökalp'in yanına doğru yürürken onun solgun yüzüne baktı. "İyi misin?" dedi. Elini alnına koyarken Gökalp şaşkınlıkla ona baktı. "Hasta gibisin."
"Hayır. Hasta değilim. Sadece yataktan çıkasım gelmedi," dedi yerinde doğrulurken. Çağlar, "Emin misin?" dedi Gökalp'in yanına yatağa otururken. Elini tekrardan Gökalp'in alnına koymuş sonra da yanağına doğru indirmişti. "Biraz sıcak gibisin."
Gökalp Çağlar elini indirdiğinde boşluğa düştüğünü hissetti. Daha da kötü hissetti kendini. Oysaki kedi gibi kıvrılmak istiyordu Çağlar'ın yanına. Ona sarılsın istiyordu. Birinin varlığını yanında hissetmek istiyordu.
"Dışarıdan yemek söyleyeyim mi?" dediğinde Gökalp kafasını salladı. "Çok iyi olur." Çağlar Gökalp'e bakarken derin bir nefes verdi. Eliyle Gökalp'in yanaklarını sıkıp dudaklarını büzüştürdü. Serbest bıraktı, tekrar büzüştürdü. Tekrardan serbest bıraktı, tekrardan büzüştürdü. Ta ki Gökalp, "Ne yapıyorsun?" diyene kadar. "Bazen uyandığımızda çok boktan hissedebiliriz," dedi. "Neden yaşadığımızı ya da varolduğumuzu sorgularız. Hiçbir şey yapmak istemeyiz. Olur böyle şeyler." Dudakları tekrardan büzüştürdüğünde gözlerini kısıp yaptığı şahesere baktı. "Ama moral bozmamalıyız. Herkesin dediği klişe sözü hatırlamalıyız. Hayat bir şeyleri kafaya takmak için çok kısa." Gözlerini oynadığı dudaklardan çekip Gökalp'in mavilerine baktı. "Eğer moralin bozuk olursa bana söylemen yeter. Mutlu olman için ne gerekirse yaparım."
Gökalp bir süre ona o şekilde baktığında Çağlar yanlış bir şey söyleyip söylemediğini düşünüyordu. Sonuçta arkadaşınım, diye eklesemiydi ki sonuna?
Ama aslında Gökalp'in kalbinde nelere yol açtığının ikisi de farkında değildi. Gökalp ona sıkıca sarılmak istedi. Hiç bırakmamak, sonsuza kadar onun yanında kalmak istedi. Ama kendini dizginlemeyi seçti. O da Çağlar'ın yaptığını yaptı. Eliyle Çağlar'ın yanaklarını büzüştürdü. Minnettar bir şekilde gülümsedi. Çağlar doğru şeyi yaptığını fark ettiğinde rahatladı. Ama sonra Gökalp'in dedikleriyle karnında bir şeylerin uçuştuğunu hissetti. "Bana iyi geliyorsun."
Ayağa kalkarken Gökalp'in saçlarını karıştırdı. "Yemek istediğin bir şey var mı?" diye sordu. Gökalp kafasını iki yana sallarken odadan çıktı.
Balkona ilerledi ve soğuk havayı içine çekti. Aklından çıkaramıyordu. Bana iyi geliyorsun. Ona iyi geliyordu. Böyle dememeliydi. Yoksa yanlış umutlara tutunurdu. Tekrardan canı yanardı. Ama düşünmeden de duramıyordu. Bana iyi geliyorsun, demişti. Bunu haykırmak istiyordu. Ama kendini hemen dizginledi. Çünkü balkonun hemen yanında Gökalp'in penceresi vardı. Bazen böyle zamanlarda bağırmak istediklerinizi içinize gömmeniz gerekirdi. O da çekiçle vura vura gömmüştü içine. Başka bir zamanaydı artık haykırışları.
*
Gökalp kafasını kaldırıp geldikleri eve baktı. Üç katlı, bahçesi olan kocaman bir evdi. Müzik sesi son ses dışarı geliyordu. Gökalp geri adım atmak istedi ama Çağlar elini onun sırtına koyup durdurmuştu. "Hadi içeri girelim," dedi. Çağlar'ın arkasından ilerleyerek bahçeye girdiler. Büyük bir kalabalık dışarıdaydı. Her yerde ışıklandırmalar vardı. Niye buradayım, diye düşünüyordu Gökalp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım | bxb (Düzenleniyor)
Teen Fiction"Herif beni evden atacak. Yarına kadar nereden bir ev bulabilirim ki?" Kulak misafiri olduğum konuşmayla beraber arka masamda oturan dörtlüye döndüm. Son konuşan kişiye hitaben, "Aslında ben bir ev arkadaşı arıyorum. İsterse-" dememe kalmadan "Olur...