Akşam yemek yendikten sonra ikisi de Zeus'u yürüyüşe çıkarmışlardı. Gökalp Çağlar'a gelmesi gerekmediğini söylemişti ama yine de Çağlar ısrar etmişti. Gece Gökalp'le yürümek istiyordu.
İkisi yanyana Zeus'ta önlerinden yürüyordu. Çağlar olabildiğince Gökalp'e yakın durmaya çalışıyordu. Arada bir dirsekleri birbirine değiyordu. Çağlar hiçbir şey yokmuş gibi halinden memnun bir şekilde yürürken Gökalp ilgisini başka bir şey çekmiş gibi farklı yönlere bakıyordu. Hem dikkatini dağıtmaya çalışıyor hem de yüzünün kızarmaması için dua ediyordu. Ona göre Çağlar'ın dikkatsiz yürüyüşü yüzünden her bir sürtünüşü fazla kışkırtıcıydı. Ama Çağlar bunu zaten bilerek yapıyordu. Gökalp temas konusunda hassastı. Bu yüzden arkadaşlarının fark etmeyeceği ama Gökalp'in direkt dikkatini çekecek yakınlaşmalarla ilgisini almaya çalışıyordu. Başarıyordu da.
"Kolunu cimcikleyeceğim şimdi," dedi Gökalp. Çağlar, kaşlarını çatmış bir şekilde ona bakan Gökalp'in fazla tatlı olduğunu düşünüyordu. "Üzgünüm." Bundan istifade kolunu kıvırcığının omzuna attı yavaşça. "Şimdi kolum sürtmez." Gökalp kaşlarını daha fazla çatınca gülmüştü bu haline. "Kızma bana."
"Benle uğraşmaya bayılıyorsun?"
"Tabi ki." Gökalp bakışlarını geri Zeus'a çevirdi. Artık kolları sürtmüyordu. Bizzat vücutları birbirine değiyordu. Çağlar, Gökalp'ten birkaç santim uzundu ama Gökalp Çağlar'ın nefesini kulağının etrafında hissediyordu. Bilerek Gökalp'in üstüne eğiliyor, ondan destek alıyor gibiydi. Neden böyle yapıyorsun, Çağlar, diye düşündü Gökalp.
Çağlar'ın ise arada bir Gökalp'in yüzüne kayıyordu bakışları. Bir şeyleri anlamaya çalışıyordu. Onu harekete geçiricek herhangi bir duyguyu görmek istiyordu. Ama göremedi. Gökalp'in yüzü tek bir duyguyu bile ortaya koymuyordu. Çağlar bundan yorulmuştu. Gökalp ona bazen çok dengesiz geliyordu ama beden dili konusunda çok temkinliydi. İstese tek bir mimiği bile oynamıyordu. Ama bazen ise onun yanında bütün duygularını göstermekten çekinmiyordu. Çağlar tekrardan göstermesini istedi o duyguları. En azından ne düşündüğünü anlayabilirdi.
Ama karşılaştığı tek şey Gökalp'in ona dönüp, "Geri dönelim mi? Geç oldu," demesiydi. Çağlar derin bir nefes verip kafasını salladı. "Dönelim."
İkiside eve döndüklerinde bir süre kendi işleriyle uğraştılar. Zeus oturma odasında kendine hazırlanan yerde uyuyakalmıştı. Bu yüzden oranın ışığını kapatıp kendi odalarına geçmişlerdi. Bir süre sonra ikiside ışıklarını kapatıp yataklarına ilerlediler. Çağlar kafayı koyduğu gibi uyuyakalmıştı çünkü bütün gün çok yorulmuştu. Gökalp ise... tahmin ettiğiniz gibi uyuyamamıştı.
"Gün ortasında uyumak kadar lanet bir şey yok," dedi Gökalp kendi kendine. Üzerindeki yorganı itekleyip kendini oturur pozisyona getirdi. Yapacak bir şeyi olmadığı için eline telefonu alıp sosyal medyada gezmeye karar verdi. Ama nasıl olduysa, bir şekilde, evrenin işi, kendini Çağlar'ın sayfasında resimler arasında bulmuştu. Pişman değildi. Her bir resime etkilenerek bakmaya devam etti.
Bir resimde durdu yavaşça. Arkadaki fiskiyelerden gelen su yüzünden sırılsıklam olmuştu. Tişörtü de yoktu üstünde. Çıplak göğsünde ve kaslarında gezindi gözleri. Kasları kaba değildi. İnce ve zarif çizgilere sahipti. Ahlaksız düşünceler, diye düşündü Gökalp. Hızla fotoğrafı geçti çünkü ilk defa biri için aklında hadsiz düşünceler beliriyordu. Kendini ergenliğe ilk adımlarını atmış gibi hissediyordu ama tek sorun on sekiz olmasıydı. Umarım rüyamda bir şey görmem, diye geçirdi içinden.
Birkaç resim sonra tekrar durdu. Bunu Merve'nin çektiği belliydi. Yüzü ile göğsünün yarısını alan bir fotoğraftı. Etrafta neon ışıklar vardı ve Çağlar gözlerini kapatmıştı. Gökalp için çok estetik ve dikkat çekici bir resimdi. Fotoğrafın ekran görüntüsünü alıp galerisinde açtı. Yatağı ile masası arasına yığılmış büyük boyut kalın kağıtlardan birini çekti ve kartonun üzerine hareket etmesin diye ataşlarla tutturdu. Eline kalemi aldı ve resmi orantılayarak çizmeye başladı. Bazı yerleri gölgelendirdi. Taslak bittiğinde yataktan yavaşça kalktı, perdeleri odayı ay ışığı aydınlatsın diye açtı ve kartonu duvara yasladı. Eşyalarının arasından boyaları ve fırçaları çıkardı. Bir kaba odada unuttuğu haftalık suyu boşalttı. Bağdaş kurarak resmin önüne oturduğunda elinde paletle bir süre bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım | bxb (Düzenleniyor)
Teen Fiction"Herif beni evden atacak. Yarına kadar nereden bir ev bulabilirim ki?" Kulak misafiri olduğum konuşmayla beraber arka masamda oturan dörtlüye döndüm. Son konuşan kişiye hitaben, "Aslında ben bir ev arkadaşı arıyorum. İsterse-" dememe kalmadan "Olur...