Başardım. Yazmayı bitirdim ve bölüm attım. Bir alkış. 👏👏👏👏 Teşekkürler, teşekkürler. Hepsi sizin sayenizde. Kdkdjfidkd
Şimdi ilk olarak diğer bölüm hakkında bir sorum olacak. Normalde ben Gökalp'in geçmişini iki partta bitirecektim. Ama düşündüğümden uzun olduğu için üçe böldüm. Ama zaten bölümleri atarken baya uzun zaman geçiyor. Bu yüzden şimdiki zamandanda koptuk gibi. Diğer bölümü son geçmiş partı yapıp Gökalp'in geçmişini bitireyim mi? Yoksa Çağlar ve arkadaşlarını yani şimdiki zamanı işleyip geçmişi iki bölüm sonraya mı bırakayım? Siz seçin. Geçmiş mi şimdiki zaman mı?
Ve bölüme geçmeden önce,
UYARI: Bu bölümde şiddet, intihar girişimi gibi konular ağırlıktadır. Etkilenecekseniz bölümü geçebilirsiniz.
İyi okumalar...
Geçmişten Kesitler 3.2
İnsanlar koridorda geçip gidiyor, doktorlar kenarda konuşuyor, hemşireler ellerinde kağıtlarla koşuşturuyordu. Tamer ise ellerini yüzüne dayamış bir haber bekliyordu. Oğlu yoğun bakımdaydı, eşi ameliyatta.
Kurtulacak, diyordu kendi kendine. Yaşayacak.
Bazen dayanamıyor ayağa kalkıp yürüyerek kendine gelmeye çalışıyordu. Bazen kapılardan çıkan kişilere durumun nasıl olduğunu soruyordu. Ama kimse cevaplamıyordu. Kimse eşinin durumu hakkında bir şey söylemiyordu.
Oğlu içinsede aynıydı durum. Kazada şanş eseri hiçbir kırık almamıştı. Ama bedeni kesikler ve eziklerle doluydu. Zayıftı, bedeni güçsüzdü. Gözlerini açmadığı müddetçe yaşayıp yaşamayacağı konusunda hiçbir şey söyleyemezlerdi.
Bir süre sonra Cansu geldi yanına. "Durumu nasıl?" dedi nefes nefese. "Ne dediler?" Tamer acıyla başını iki yana salladı. "Bilmiyorum. Hiçbir şey demiyorlar."
İki yer arasında cirit atıyordu. Bir ameliyathanenin önüne geliyordu. Bir yoğun bakımda oğluna bakıyordu. Gökalp yatakta sessizce yatarken kalp atışlarının düzeni yan tarafta gözüküyordu. Her şey iyi olucaktı. Sadece gözlerini açmalıydı.
Cansu ve Tamer'in sonsuz bekleyişinin ardından kapıdan çıkan doktorla ayağa kalktılar. İyi bir haber beklediler. Rüya iyi, demesini istediler. Ama umutlu bakışları doktorun ifadesiyle sönmüştü. "Gerçekten üzgünüm. Elimizden geleni yaptık."
Tamer zorlukla yutkunurken, "Neyden bahsediyorsunuz?" dedi Cansu. "Hastayı kaybettik. Başınız sağ olsun," dedi doktor.
Cansu bir şeylerin idrakına varırken gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Hıçkırıkları artarken bacaklarından gücün çekildiğini hissetti. Tamer tutmaya çalıştı onu. Ama onu kim tutacaktı?
Cansu'ya sarılırken yaşlar ondan da akmaya başlamıştı. Ne düşüneceğini bilmiyordu. Rüya ölmüş müydü? Dünyalar güzeli eşi, ona hayatı sevdiren kişi yok muydu artık? Hayır, demek istiyordu. O ölmedi. Her şey bir oyun. Saçma bir rüya. Ama gerçekleri kim gizleyebilirdi? Ne kadar yok sayabilirdi? Rüya ölmüştü. Canından çok sevdiği kişi yoktu artık. Onu anlayan kişi hayata gözlerini yummuştu. Artık tek başınaydı.
Cansu'ya ne demeliydi? Arkadaşını kaybetmişti o da. Yeri geldiğinde annesi gibi azarlayan kişiyi. Sorunlarında kardeşi olan kişiyi. Bu iğrenç dünyada tek başına ayakta durabileceğini öğreten kişiyi kaybetmişti. Buralara gelmesini sağlayan kişiydi Rüya. Bu hayat, bu yaşam. Başarı ve kazançları. Kendine güveni ve verdiği savaşlar. Hepsi Rüya'nın sayesindeydi. O olmadıktan sonra bu hayatın anlamı neydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım | bxb (Düzenleniyor)
Teen Fiction"Herif beni evden atacak. Yarına kadar nereden bir ev bulabilirim ki?" Kulak misafiri olduğum konuşmayla beraber arka masamda oturan dörtlüye döndüm. Son konuşan kişiye hitaben, "Aslında ben bir ev arkadaşı arıyorum. İsterse-" dememe kalmadan "Olur...