Sabah yine kaçan uykularımla erkenden kalkıp Çağlar'ın yanına gitmiştim. Kapıyı açıp odasına sessizce girdiğimde yorgan yine tepesine kadar çekilmişti ama üstü çıplaktı. Tişörtü yerlerde sürünüyordu.
Tişörtü yerden alıp masaya koydum. Oda karanlık olduğu için pencereyi sessizce açtım. Yerinde biraz kıpırdandığında yanına gidip yere çömeldim. Saçı başı dağılmıştı ama hala yakışıklıydı. Gözlerini kırpıştırarak açtığında gülümseyerek, "Günaydın," dedim. Yavaşça onunda gülümsemesi büyürken, "Günaydın," dedi.
Saçlarını çekip elimi alnına koydum. Ateşi normal gibiydi. "Bugün nasıl hissediyorsun?" Yerinde biraz kıpırdandı. "Okula gidecek kadar iyi," dedi. Yerinde doğrulurken sonunda üstünün çıplak olduğunun farkına varmıştı. "Yine mi ya," dedi sıkıntıyla. Tişörtü ona uzatırken, "Belki de bu yüzden hasta oluyorsun," dedim.
"Elimde değil ki," dedi kollarını geçirirken. "İstemsiz yapıyorum." Gözlerini ovuştururken, "Sen bu kadar erken uyanmazdın," dedi. Doğrusu ben adam akıllı uyuyamazdım. "Bugün erken uyanasım geldi," dedim omzumu silkerken. "Ben kahvaltıyı hazırlayacağım."
"Yardım edeyim," dedi yorganı iteklerken. "Senin dinlenmen lazım," dediğimde, sen ciddi misin, bakışlarını atmıştı bana. "Oradan çocuk gibi mi gözüküyorum?"
Onu baştan aşağı bir süzdüm. Dağılmış saçlar, kızarmış bir yüz ve ilkokul çocuklarının yaptığı gibi asık bir surat. "Evet," dedim kafamı sallarken. Gözlerini devirip ayağa kalktığında benden önce odadan çıktı.
"Beni bekleseydin bari," dedim sitem edip arkasından ilerlerken. İkimizde mutfağa girdiğimizde hızlı bir şekilde kahvaltı etmiş ve giyinmek için odalarımıza dönmüştük.
Üstüme bir pantolon, gömlek ve ceketimi almıştım. Saçlarım her türlü dağılacağı için uğraşmadan çantamı alıp odadan çıktım.
İkimizde evden çıkarken, "İyi olduğuna emin misin?" diye sormuştum. "Biraz daha dinlenebilirsin." Karşılık olarak derin bir nefes veriş almıştım. "Gayet iyiyim."
İkimizde en sonunda okula varmıştık. Ayrılma noktasına geldiğimizde yavaşça saçlarımı karıştırdı. "Görüşürüz, kıvırcık."
"Görüşürüz," dediğimde arkamı dönüp kendi binama ilerledim. Yerime geçip kafamı masaya koyarken ellerimi saçlarıma götürmemek için uğraşıyordum. Neden bana dokunduğunda garip hissediyordum ki?
*
Araya çıkmak için bahçeye çıkıp taş yolda biraz yürüdüm. Ama karşıda arkadaşlarıyla konuşan Çağlar'ı gördüğümde yerimde kalmıştım. Etrafındaki kişileri tanımıyordum. Partide görmüş müydüm? Görsem bile hatırlamazdım. Yine bir kalabalık. Yine yeni kişiler. Direkt arkamı döndüm ve geldiğim yoldan ilerledim. Çağlar beni görürse onlarla tanışmak zorunda kalacağımı biliyordum.
Omzuma konulan kolla yanımda beliren Mete'ye baktım. "İnsanlardan her zaman kaçamazsın," dedi. "Beni mi izliyordun?" dedim. "Denk geliş diyelim. Atölyeye gidecektim. Seni gördüm. Çağlar'a doğru bakarken duyguların açıkça yüzünden okunuyordu. İnsanlardan bu kadar nefret etme," dedi. Omuzlarımı silkerken, "Elimde değil," dedim. "Kalabalıktan hoşlanmıyorum."
İkimizde içeri girerken, "Sanırım başaracağım," dedi. "Dünden beri Batu'nun abi demesine kızmamaya çalışıyorum -ki iyi de dayanıyorum. Biraz morali bozuldu gibi. Bu gidişle bana abi demeyi bırakır. O bırakırsa kesin diğerleride bırakır."
"Bu senin için iyi bir haber," dedim. "Elbette," dedi. "Yıllardır bu günleri bekledim." İkimizde gülerken en sonunda köşede ayrılmıştık. Okulun sonuna doğru biraz daha kalmam gerektiği için Çağlar'a benden önce gitmesini yazdım. Ayriyetten babamla buluşacağım için yemeği de bensiz yemesini söylemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım | bxb (Düzenleniyor)
Teen Fiction"Herif beni evden atacak. Yarına kadar nereden bir ev bulabilirim ki?" Kulak misafiri olduğum konuşmayla beraber arka masamda oturan dörtlüye döndüm. Son konuşan kişiye hitaben, "Aslında ben bir ev arkadaşı arıyorum. İsterse-" dememe kalmadan "Olur...