Gecemiz önce Ceren'in bana iki katlı evlerini gezdirmesiyle başlamış daha sonraysa film izleyerek devam etmişti. Filmin yarısında sıkıntıdan koltukta uyumuştum. Uyuduğumun farkındaydım ve koltukta kıvrılmaktan da hiç çekinmemiştim. Siyah deri koltuklar çok rahattı nedense. Sonrasını hatırlamıyordum bile. Uyuyup kalmıştım koltukta.
Telefonumun alarm sesiyle gözlerimi araladığımda saatin altı buçuk olduğunu gördüm. Alarmı kapatıp bir timsah gibi açtım ağzımı ve gerindim. Boynumu ve belimi kütürdettikten sonra daha rahattım. Mesut Şef iş saatlerinin sabah sekiz akşam beş olduğunu söylemişti. Biraz erken saate kurmuştum ben de alarmı hazırlanabilmek ve alışveriş merkezine kadar gidebilmek için.
Koltuktan doğrulduğumda üzerimdeki pikeyi ayakucumda topladım. Gözlerimi ovalamaktan kendimi alamazken yüzümü yıkamak için birinci kattaki banyoya girdim. Allah'tan dün evi gezmiştim de nerede ne olduğunu biliyordum.
Çantamdaki yüz yıkama jelinden biraz elime aldım ve suyla köpürtüp yüzüme masaj yaparak uyguladım. Sonra soğuk suyla iyice duruladıktan sonra aynaya baktım. Saçım başım birbirine girmişti ama en azından yüzüm gözüm açılmıştı.
Banyodan çıkıp sessizce salona gittim tekrar. Çantamdan daha rahat olacağımı düşündüğüm yazlık eşofman takımını çıkardım. Bütün gün mutfakta çalışmak çok yorucuydu bu yüzden bunlarla otobüste bile uyuyabilirdim. Pijama kadar rahatlardı ama asla pijamalarımın yerini tutamazlardı. İkame maldı bunlar sadece.
Kısa saçlarımı ensemde güç bela toplayıp önden fırlayan birkaç tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve güneş kremi sürdüm yüzüme. Sonrası çantamı sırtıma alıp evden sessizce ayrılmak oldu. Muhtemelen ayıp olacaktı Hakan Bey'e; fakat böylesi daha iyi gibiydi.
Yabancısı olduğum yerlerde çok geriliyordum ama eminim ki bu sadece benim için geçerli olan bir şey değildi. Hava çoktan aydınlanmıştı, sokaklar bomboştu ve bu sitede tatlı bir sabah meltemi vardı. Gözlerimi kapatmış, kollarımı iki yana açmış halde derin nefesler alırken daha önce böylesine mutlu uyandığımı hatırlamıyordum. Araba gürültüsü yoktu, gökyüzü kusursuzdu ve duyduğum tek ses ağaçların hışırtısı ile kuş cıvıltılarıydı.
Sırt çantama asılıp alışveriş merkezine yürüyerek gittim bugün. Personel olduğum için henüz açılmamış olan alışveriş merkezine rahatlıkla giriş yaptım ve en üst kata çıktım hoplaya zıplaya. Karşılıklı olan iki iş yerine takıldı gözlerim Menekşe'ye girmeden önce. Denizaltı hâlâ kepenkleri açmamıştı ama Menekşe açmıştı; fakat henüz hazırlık aşamasındaydık. Yüzümdeki belirsiz tebessümle mutfağa doğru ilerledim. Bizimkiler daha gelmemişti.
Barış Saral
Sabaha karşı ancak uyuyabilip sabahın dokuzunda gözlerimi açmıştım aksi gibi. Esneye esneye üzerimi değiştirdim ve gözlerimden uyku akmasına rağmen ritüellerimi aksatmayı sevmediğimden spor salonuna gitmek için kahvaltı bile yapmadan evden ayrıldım. Karşıdaki kafeden atıştırırdım bir şeyler mutlaka. Babam benden çok daha erken çıkıp gitmişti bile. Muhtemelen bu aralar işleri çok yoğundu aksi halde saat sekizden önce işe gitmezdi. Onun duymadığım sesine alışmıştım biraz. Evde sanki bir tek ben yaşıyor gibiydim.
Arabayla Cerenlerin evinin önünden geçerken birdenbire aklıma doluverdi aklımdan çıkmayan kız. Kaşlarım anlamsız bir şekilde çatıldığında farkına varmadan frene basmış ve evin önünde durmuştum. Gözlerimi bir saniye bile ayırmamıştım o evden. Neden? Bilmiyorum... Zihnimi kuşatmıştı sanki. Dünden beri söylediklerini düşünüp bir anlam çıkarmaya uğraşıyordum ama olmuyordu. Beceriksizdim bu işte.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)
Teen FictionTatlı ama Çılgın ○○○ Bu bir grup çılgın gencin tatlı hikâyesidir! Bir yanda dört çocukluk arkadaşı bir yanda beş lise arkadaşı... Bu iki arkadaş grubu iki ayrı dünyaların insanı olabilir, bazıları çok çılgın olabilir, bazılarının yaşları denk gelmey...