2 Hafta Sonra
Kafamdaki anılar zamanla silikleşiyordu. Kayboluyordu bir bir. Başımdan akan sular sanki içimi yıkıyordu. Hafızamı da temizliyor olabilirdi. Yüzümdeki her bir ifade son iki haftadır iyice anlamsızlaşmaya başlamıştı. Sanki ne mutsuz ne mutluydum. Ne siyah ne beyaz. Ortada kalmış, ifadesizleşmiş, gülmeyi unutmuş, ağlamaya mecali kalmamış ve aynı zamanda griye hapsolmuştum.
İki haftadır bir kez bile kıpırdamayan Doğal'ı görmeye gidecektim yine. Gerçi hastaneden çıkmaz olmuştum. Bir gece Ceren kalıyor, bir gece annesi, bir gece ben ya da Berkay veya Buğra... Nazlı'dansa haberim yoktu ama hastaneye gelmediğini biliyordum.
Arada bir Doğal'ın yanına girme şansı buluyordum ve o anlar mucize gibi geliyordu bana. Gün geçtikçe kalbim daha da bağlanıyordu bu uyuyan bedene. Sadece aradan geçen iki hafta olmasına rağmen alışıyor gibiyim. Hastaneye gitmeye, umutsuzca yanına oturup onunla konuşmaya... On beş sene öncesine dönmüş gibiyim. İnsan nasıl alışıyor aklım fikrim kabullenemiyordu bunu.
Doktorların aksine durumu stabildi. Stabildi ve komadaydı. Bu haberi verdikten sonra üzerimizden bir fırtına geçti, evet ama sonra yine durulduk. En son gördüğüm gözleri kıpkırmızı bir mavilikten ibaretti. Son gördüğüm anı böyle olsun istemiyorum. Gülerken görmek istiyordum onu. Son olsa da bana bir kere bakıp gülümsemeliydi...
Gözlerini gülerken görmek varken neden birilerini kaybeden hep bendim bilmiyorum. Artık kâbuslar görmeye bile başlamıştım. Trafikteyken ara sıra önüme Doğal çıkmış gibi ani frenler yapıyordum. Sağlığımı yitirdiğimin farkındaydım. Uykusuzluk bile gelip beni bulmuştu. Bir yere sıkışmış çıkamıyordum. Ölüm gibi. Nefes almak, ölüm gibiydi.
"Uyumadın mı sen?"
Bekleme koltuğunda kös kös Ali'yi beklerken ondan gelen soruyla başımı kaldırdım. Aynı zamanda hemen ayağa kalkmıştım.
"İyiyim ben, sen izin alabildin mi?" diye sorunca başını salladı.
"Evet, birkaç dakika için girebilir dedi ama sık sık vermez bak bu izinleri. Gel geçelim ben sana giymen gerekenleri vereyim," dediğinde otomatik kapı aralandı.
Kahverengi ağırlıklı olan bir odaydı. Normal hastanelerdeki yoğun bakım odalarından biraz uzaktı burası. Dün yeni bir odaya alınmıştı Doğal. Ali bana odanın bir köşesinden şeffaf bir önlük verdi.
"Bunu giy, çıkarken de çöp kovasına at," derken arkadan geçirmişti önlüğü. Sonra mavi renkte bir saç bonesi verdi. Onu da geçirdim başıma. Gereken her şeyi giydim, maske bile taktım yüzüme.
"Hadi, hazırsın artık. Elini dezenfektan ile yıka. Ben kapıdayım, herhangi bir hareketlilikte hemşireyi çağırmak için başındaki yeşil düğmeye bas," diyerek odada beni yalnız bırakınca dönen bir tabureyi çekip oturdum. Her yerinden kablolar geçiyordu. Annemden bile beter haldeydi çocuk ruhlu sevgilim.
Yüzü çökmüştü iki haftadan beri. Gözle görülür bir şekilde zayıflamıştı yanakları. Ona böyle bakarken aklıma hep bana gülüşü geliyordu. Düğün gününde, gece vakti ettiğimiz dansta bana olan bakışını asla unutamıyordum. Orada aşık oldum ben bu mavi gözlere. Sonra sonuçlar açıklandığı zaman boynuma atlayışını anımsıyordum. Bir bütün gibiydik... Ellerini tuttum korka korka. Buz gibiydi. Isıtmak istercesine sarıp sarmaladım.
"Beni duyduğunu söyledi Ali. Komada olsan da beni duyabilirmişsin. Ben geldim Doğallık, buradayım. Yanındayım. Söz verdiğim gibi bırakmadım seni," dedim kelimeler boğazıma dizilirken.
![](https://img.wattpad.com/cover/229662461-288-k972602.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)
Ficção AdolescenteTatlı ama Çılgın ○○○ Bu bir grup çılgın gencin tatlı hikâyesidir! Bir yanda dört çocukluk arkadaşı bir yanda beş lise arkadaşı... Bu iki arkadaş grubu iki ayrı dünyaların insanı olabilir, bazıları çok çılgın olabilir, bazılarının yaşları denk gelmey...