1. BÖLÜM

664 63 9
                                    

İkinci Fasıl: "...Filiz Verdi..."

2 YIL 6 AY SONRA...

1 HAZİRAN 2023

İngiltere'de bir fizik tedavi merkezine yatalı, ağır hasar alan sinirlerimi tedavi etme çabasına girişeli, tekrar bir umut yürüyebilmek için bir dizi ameliyattan geçeli ve tüm bunlar için tek yoldaşım olacak Akina ile tanışalı iki buçuk yıl oluyor dostlarım. Yirmi bir yaşındayım artık. Çocukluğumdan acımasızca sıyrıldım.

Koparılmış bir bahar çiçeğisin sen, diyordu bana Akina. Aslen Japon'du benimle özellikle ilgilenen hemşirem. Yeryüzündeki en sevecen kişiydi ve onunla tanıştığım için gerçekten çok şanslıydım. Akina bana her şeyi geride bıraktırmış, elimden tutmuştu. Nazlı'dan sonraki canımdı. Buraya tek başına okumaya gelmişti küçük yaşta. Onunla iki buçuk yılda neler paylaşmıştım bir bilseniz dostlarım. Şaşar kalırdınız. Akina bir lütuftu benim için.

"Harika gidiyorsun Marin! Karın kasların oluşacak neredeyse. Ama bu kadar hırs yeter bence," dedi, hayranlık dolu ses.

Koşu bandında yaklaşık on beş dakikadır koşuyordum ama yetiyor muydu? Bence daha bir saatten fazla koşabilirdim bu bandın üzerinde çünkü çok özlemiştim. Ona yandan bir gülüş atıp benim yanımdaki bandı çalıştırışını seyrettim. İkimizin de sevdiği bir şey varsa kuşkusuz spordu.

Akina Türk ismimi öylesine zor telaffuz ediyordu ki arkadaşlığımızın bir simgesi olarak bana bir isim vermesini istediğimde Norveç kökenli, denizden gelen anlamında Marin ismini vermişti.

Doğal ismini uzun zamandır kimsenin ağzından duymadığım için ismimi unutma raddesine gelmiştim. Arkadaşlarınla görüşmüyor musun diyecek olursanız, hayır... O kadar az konuşuyorduk ki anlatamam.

Buğra tıp kazandığı için zaten onun dersleri de okulu da çok yoğundu ama her fırsatta, bu genelde ayda bir oluyordu, beni arıyordu. Berkay, Buğra'ya nazaran daha sık arıyordu. Yine de ayda sadece üç kere görüşebiliyorduk en fazla. Ceren zaten her gün arıyordu. Okulunu çoktan bitirmiş bir yayın şirketinde çalışmaya başlamıştı. Ali ile evlenmişlerdi bile. Henüz bir yıldır evlilerdi. Ama ben iki buçuk yıldır Türkiye'ye ayak bile basmıyordum ve okulumu da yakmıştım. Onca çalışmam boşa gitmişti anlayacağınız.

Tedavi sürecim boyunca İngiltere'de önce bir İngilizce kursuna başlamıştım. Dili sökmem sandığımdan daha kolay olmuştu. Dil yeterlilik sınavlarından geçince de bir aşçılık okuluna yazılmıştım. Hem işletme hem de aşçılığı bir arada sürdürmüştüm ve çok kısa zaman önce ikisinden de mezun olmuştum. Şimdiden İngiltere'de çok iyi imkânlar elde etmiştim. Hepsinin mimarı ise Hakan abiydi.

Barış'ın o günkü telefon konuşmasından sonra kaldırıldığım hastane odasında bana söz vermişti. Ne olursa olsun arkamda olacağına dair söz vermişti. Annemi de biliyordu üstelik. Hakan abi her şeyin farkındaydı ve bütün işi kendisine bırakmamı istemişti. Kendisine güvenmemi istemişti. Adaleti sağlayacağına dair bana söz vermişti.

Benden de bir söz almıştı. Türkiye'ye koşarak gelecektim ve kesinlikle İngiltere'de başladığım eğitimime devam edecektim. Hiçbir şeyi kafama takmayıp önüme bakacaktım. Hakan abi ise geçmişime bakacaktı. Benden aldığı sözler bunlardı. Bunları yapmak zorundaydım. Hakan abi beni bekliyordu çünkü Türkiye'de.

O zamanlarda yaşadığım bunalımdan kurtulmam da kolay olmamıştı kesinlikle. İngiltere'ye getirildiğimde konuşmuyordum bile. Ve bu durum bir yıl sürmüştü. Evet, bir yıl boyunca kişisel hemşirem, her şeyimden sorumlu olan Akina bile benden çok çekmiş; beni konuşturabilmek için dil terapistleri gelmişti ama bu tamamen psikolojikti. Ben çökmüştüm. Büyük bir yıkımdı bu, başka nasıl açıklayabilirdim ki.

Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin