Ceren Parlar
"Tamam baba, anladım. Akşam altıda evde olacağım. Bu arada sana bir şey sormam gerek kapatmadan," deyince babam durdu.
"Söyle bir tanem," dedi beklentiyle. Söyleyeceklerim kulağa oldukça saçma gelecekti ama söz konusu Barış'tı. Zaten berbat bir gün geçiriyordu. Bir de onu eve gönderip daha da berbat bir son yapmasını istemiyorduk. Arkadaşlarım ve ben bunu kesinlikle istemiyorduk anlayacağınız.
Göz ucuyla ateş topuna dönmüş olan Barış'a baktım. Bugün doğum günüydü ve stresinden, sinirinden, gerginliğinden geçilmiyordu. Biraz oyun iyi gelir diye toplanıp mekânına gelmiştik ama orada da üstüne kusan küçük çocuk ve genç bir kızın gazabından dolayı ekstra sinirlenmişti. Şu anda ona pek yaklaşamıyorduk doğrusunu söylemek gerekirse. Eğer bu halde eve giderse ve doğum günü partisini görürse babasıyla fena bozuşurdu.
Babamın itiraz etmeyeceğini biliyordum ama yine de her ihtimale karşılık sesimi en tatlı tonunda çıkarıp, "Akşama Barış, Sinan ve Sadem'le geleceğim. Olur mu?" diye sordum. Akşam için beni nelerin beklediğini pek bilmiyor ve çok da ilgilenmiyordum. Babamın ricası üzerine birinin evine gidecektik. Babam için önemli olan birinin evine...
Babam bu sırada isteksiz bir sesle, "Tek gelseydin niye onlar geliyor ki?" dedi. Aslında kendi çocuğu gibi severdi liseden beri süregelen arkadaşlarımı ama şu anda ailevi bir mesele ortada olduğu için böyle davrandığından emindim.
Arkadaşlarımdan biraz geride yürümeye başladım babamın bu sorusuyla.
"Babacığım biz biraz gerginlik yaşadık da Barış eve gitmesin diye söyledim. Bu gece onu oyalamam gerekecek. Tarık amca yine bir doğum günü partisi hazırladı muhtemelen. Her sene olduğu gibi biliyorsun mevzuyu. Sorun olmaz herhalde, biz nereye gideceğiz ki hem?"
"Mavi Kent'e. Biliyorsun Azra'yı. Onun kızıyla tanışacağız akşam. Aç gelin yemeğe kalıyoruz," demesiyle onayladım hemen. Azra abla ise mesele evet, birazcık sorun olurdu aslında böyle gençler olarak toplanmamız ama bu seferlik böyle olmalıydı. Barış'ı gerçekten bu gece evine gönderemezdim. En azından erken bir saatte gönderemezdim.
"Nihayet tanışacağız demek. Pekâlâ, geliriz. Hadi öptüm baba. Kendine iyi bak," diyerek telefonu kapatıp bizimkilere yetiştim. Menekşe'de oturuyorlardı. Ben de hemen mor renkli sandalyeyi çekip oturdum yanlarına. Burası da Barış'ın babası Tarık amcanın işlettiği kafelerden sadece bir tanesiydi.
Masaya oturunca ellerimi birbirine vurdum bu ölü toprağını ve gereksiz elektriği defetmek için. "Millet, bu akşam benimle misafirliğe geliyorsunuz. Hepiniz," dediğimde Sinan ve Sadem aynı anda ellerini kaldırdı. Reddetmelerini beklemiyordum.
"Yok biz almayalım Ceren," demişti Sinan yorgun bir sesle.
"Aaa nedenmiş o? Akşam yemeğine gidecekmişiz hem," dedim biraz olsun ilgisini çekebilmek adına ama Sinan yaşlı bir dededen farksızdı şu anda.
"Boş geçin bu defa bizi Ceren'im. Buradan direkt memlekete gideceğiz biz. Siz gidin ama," dedi Sadem.
"Hayırdır, kötü bir şey yok değil mi?"
Sinan olumsuz anlamda başını salladı.
"Yok ya öyle akraba ziyareti galiba. Önemli bir şey yok. Siz akşam misafirliğinizi yapın. Bize anlatırsınız daha sonra. Meraktan çatlarız yoksa," dediğinde sesindeki alaya dudağımın kenarıyla sırıtıp Barış'a baktım. Hala öfkesinden kuduracak yer arıyordu ama onun öfkesinin yegâne sebebi bugündü. Doğum günü kutlamazdı Barış. Tarık amca da biraz bu konuda oğlunun üstüne gitmekten çekinmiyordu. Yılın bu zamanları bu sebeple Barış da Tarık amca da genelde tartışırlardı. Arada biz kalırdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilTatlı ama Çılgın | Kahverengi Ajanda Serisi ● 1 ○○○ Bu bir grup çılgın gencin tatlı hikâyesidir! Bir yanda dört çocukluk arkadaşı bir yanda beş lise arkadaşı... Bu iki arkadaş grubu iki ayrı dünyaların insanı olabilir, bazıları çok çılgın olabilir...