TUZLU ÇUBUK KRAKER | PROLOG

448 37 0
                                    

Düğün Günü | Mısır Tarlası

Çiğdem Dizel

Herkes karavanda hep bir ağızdan konuşurken daha fazla orada kalmaya dayanamayıp kendimi dışarı attım. Haziran ayında esen yaz meltemi serin serin tenimi yalayıp geçerken biraz daha rahatladığımı hissetmiştim. Uzun süredir yolda olmak her zamanki gibi mideme vurmuştu ama neyse ki çok şiddetli değildi bu seferki. Biraz nefes alsam geçecek gibiydi ama uyuyamayacağım kesindi.

Elimdeki telefonu kaldırıp şebeke var mı yok mu diye sağ üst köşeye bakınca varlığını görmem beni şaşırtmıştı. Hızla evden ne kadar uzaklaştığımıza bakarken karavanın kapısı açıldı tekrardan. Kimin çıktığına bakma gerekliliği hissetmeyerek yol tarifinden üç saatlik araba mesafesine bakıyordum ki bir ses duydum solumdan.

"İyi misin?"

Sinan.

Başım hızla soluma dönerken biraz toparlanmış vaziyette yüzüne baktım. Ona bakarken kalp atışlarımdaki kontrolsüzlük beni çileden çıkarıyordu artık. Neyim vardı benim böyle? Sinan da normal bir insandı işte...

"İyiyim, sorun yok," diye düz bir cevap verdikten sonra telefonu kapatıp önüme döndüm.

Manzara güzeldi. Bulutsuz bir gece, serin bir yaz akşamı, gökyüzünde ışıl ışıl parlayan Ay ve minik yıldızlar... Kim huzur bulmazdı ki bu ortamda? Farkında olmadan kapanan gözlerimle başımı karavana yaslayıp ne olacağını umursamadan toprak yola oturmuştum.

"Aslında güzel yere geldik bence. Hava çok güzel değil mi? Nefes aldığımı hissediyordum," dedim mest olmuş bir şekilde gözlerimi açarken.

Sinan sessiz kaldığında başımı ona doğru kaldırdım. Cevap verip vermemesi umurumda değildi. Sadece ona bakmak istemiştim. Kıstığı gözlerini ufka dikmişti. Tabii dev gibi olan mısır tarlasından bir şey görebiliyorsa ufka da bakabiliyordur elbet.

Acaba şu an ne düşünüyordu? Söylediklerimi duymamıştı muhtemelen. Böyle dalacak ne vardı aklında?

Kendi kendime teoriler üretirken o da benim gibi toprak zemine oturdu ve düşünceli olduğunu düşündüğüm gözlerini bana çevirdi. Kalbim kontrolsüz bir şekilde atmaya devam etmişti ama sanki daha da hızlıydı. Serin dediğim bu havada yanaklarıma kadar bir sıcak basarken parlak, kahverengi gözlerinden ayıramıyordum gözlerimi.

"Gidecek misin?" diye sorduğunda renkli gözlerimi birkaç saniyeliğine de olsa başka bir yere çevirebilmiştim ama sadece birkaç saniye sürmüştü. Sonrasında yine ona bakarken bulmuştum kendimi. Sözleri sorudan başka her imayı barındırıyordu.

"Anlamadım, nereye?" dedim küçük kısık bir mırıltıyla.

"Ya işte Ankara'ya. En son gidecektin ama Barış ve Doğal evlenince gidemedin ya hani. Evde söylemiştin," dediğinde valizlerim geldi aklıma. Çağrı ile hazırlık yapmıştık aslında ama evlilik teklifinden sonra babamdan yalvar yakar izin almıştım ve burada kalmama izin vermişti neyse ki.

Aslında biraz daha kalmayı da istemiştim ama okulum vardı Ankara'da. Ailem oradaydı. Hayatım oradaydı benim... Burada sadece kuzenim vardı o kadar ve yaz tatilinde onu görmeye gelmiştim. Bu yüzden istemesem de gitmek en mantıklı olandı. Hem Doğal evlenmişti artık. Burada durmam için bir sebep kalmamıştı.

"Sanırım evet, buradan şehir merkezine döner dönmez uçak bileti bakacağım. Çağrı ile gideriz. Zaten babamdan gizli geldim buraya. Bana çok kızdı," diye yanıt verdiğimde dizlerine dayadı iki elini de. Bense bacaklarımı öne doğru uzatmıştım. İçeridekiler ne yapıyor bilmiyorduk. Sesleri gelmiyordu ve hâlâ inmemişlerdi karavandan.

Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin