Adliyenin önünde öylece bekliyorduk. Ben evlenmeye hazırlanırken annem ikinci evliliğini bitiriyordu. Hayat ne garip değil mi dostlarım? Bir şeyler iyiye giderken aynı zamanda hayatınızın bir köşesi de uçurumdan aşağıya kayabiliyor. Ve siz sadece bunu öylece izliyorsunuz. Toparlayayım deseniz, kolları sıvasanız bile yapamazsınız. Bazen bazı şeyleri öylece bırakmak daha hayırlı oluyor. Benim her şeye rağmen o ses kaydının peşini bırakmam gibi...
Anneme kalbimin bir tarafı öylesine kırgındı ki emin olun bu kırgınlık asla iyileşmeyecek cinstendi. Anneme karşı kırgın ama en çok da bomboş hisler besliyordum. O, şu kapıdan dışarı çıktığında ne diyeceğimi bilmiyordum açıkçası. Zaten haftalardır birkaç ufak mesajlaşma dışında hiçbir şey konuşmamıştık. Ne zaman Metin'le ilgili bir soru sorsam reddediyordu. Sorularımı daima yanıtsız bırakması ise sinirlerimi bozuyordu.
"Abla annem ne zaman gelecek?" diyen kardeşimin durmadan saçlarını okşuyordum. Onu kucağıma almış sıkı sıkı sarılmıştım. Terk ediliyoruz kardeşim, diyemedim mesela o anda. Çünkü gerçek buydu. Annem benden zaten çoktan gitmişti ama kardeşimi altı yaşında terk ediyordu. Bunu ona nasıl derdim?
"Gelecekler aslanım, az sabret." Barış imdadıma yetişmiş gibi Metin'e cevaplar verirken onun yanında da Ceren ve Ali oturmuştu. Ceren de Nehir'i tutuyordu sıkı sıkı ama o sormuyordu hiçbir şey. Ceren'in kucağında uyuklamakla meşguldü ufaklık.
"Geldiler..." dedim tatsız bir sesle. Adliyeden çıkışlarını seyrederken ikisi de ayrı dünyaların insanıydı sanki. Hakan abi aceleci bir şekilde uzaktan bana el salladı. Cerenler bize çoktan veda edip uzaklaşmaya başladıklarında annem bize doğru geliyordu. Düz bakışlarımdan nasibimi alırken Metin kucağımdan inip anneme doğru koşmuştu.
"Anne eve gidelim mi?" Kardeşimin masum sesi bir hayli isteksiz çıkarken annem onun boyuna kadar yere diz çökmüştü. Ben de Barış'la birlikte Metin'in arkasında beklerken annem Metin'le ilgileniyordu sadece.
"Benim çok işim var ama... Ablanla eve git şimdi. İşlerim bitince gelirim olur mu?" diye sordu. Metin ona cevap vermeden araya girdim.
"Eve gel artık..." diye fısıldadığımda annem ayağa kalkıp bana baktı. Bunu dediğimde içim cayır cayır yandı sanki ama yutkundum ve devam ettim. "Böyle ne yapmak istediğini anlamadım ama bugün eve gel. Metin için. O senin oğlun, bir anda başından savamazsın." Dişlerimin arasından tıslarcasına sarf ettiğim bunca cümleye karşı annem yalnızca omzuma dokundu, ince parmaklarıyla sıktı. Dudaklarında beliren manidar gülümsemeyle ikimize bakıyordu.
"Deli doludur ama Doğal çok güçlü biridir Barış. Onu sana emanet ediyorum. Gözün gibi bak olur mu?" dediğinde omzumu tutan elini kavradım ve sertçe indirdim.
"Saçma sapan konuşmanın alemi yok. Eve gel bugün. Lütfen! Bunu bu çocuğa borçlusun!" dedim Metin'i kendime çekerek. Sesim o kadar kısıktı ki Metin ne dediğimi anlamadığı için yüzüme bakıyordu aval aval.
"Gidelim, haydi..." diyerek Metin'e elimi uzatınca sorgusuz elimden tuttu ve anneme el sallayarak adliyeden çıktık. Barış'ın arabasına bindiğimizde yine bomboş hisler bertaraf etmişti dört bir yanımı. İçim bir hoş olmuştu. Annemin aklında bir şeyler vardı ama ne olduğunu çözemiyordum. Bunu usta bir şekilde gizliyordu.
"Kızları arasana nikâh için hep birlikte bir AVM turu yapalım," dedi Barış üzerimdeki buhranı dağıtmak için. Kemerimi taktıktan sonra başımı ona çevirdim.
"Bence beni eve bırak akşama güzel bir yemek hazırlayayım. Hep birlikte akşam yemeği yiyelim. Hem annem de gelir. Tarık amca da gelsin. Bugün yurt dışından dönüyordu değil mi?" dediğimde Barış başını salladı hızla. "Dönüyor evet," dedikten sonra kolundaki saate baktı. "Dönmüştür hatta. Evdedir muhtemelen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)
Genç KurguTatlı ama Çılgın | Kahverengi Ajanda Serisi ● 1 ○○○ Bu bir grup çılgın gencin tatlı hikâyesidir! Bir yanda dört çocukluk arkadaşı bir yanda beş lise arkadaşı... Bu iki arkadaş grubu iki ayrı dünyaların insanı olabilir, bazıları çok çılgın olabilir...