Doğal Sonay
Pencereden esen rüzgâr yüzüme, gözüme, burnuma hatta ciğerlerime sirayet ediyordu. Rahatlatıcı bir rüzgâr değildi. Meltem hiç değildi. Tsunami gibi sert ve soğuktu sirayet eden bu rüzgâr. Tokat gibi yüzüme çarpmasını istiyordum zaten. Az önce ben ne yapmıştım farkında olmadan, bilmiyorum. Bazen kendimi kaybedip aşırı hırslanıyordum. Bunun sonucu olarak kendimi tokatlamak iyi hissettiriyordu. Bu görevi görense bu sefer rüzgâr olmuştu. Ama neyse ki bir plan dâhilindeydi her şey. Sadece Hasan'la bu sebeple bile konuşmak beni rahatsız ediyordu o kadar. Yoksa her şeyi güvence altına almıştım tabii ki.
"Doğal, tak şu kemerini artık!" diye bir uyarı gelince ön koltuktan kendime geldim. Yaşlı amca arka tarafın penceresini de kapatmıştı yetmezmiş gibi. Kesilen rüzgârdan dolayı ona döndüm. Benimle uğraşmak hoşuna gidiyordu sanırım, yoksa bunun başka açıklaması olamazdı. Kemer takmak istemiyordum ve rüzgârımı kesmesine karşı ona nefretimi sunabilirdim.
"Niye kapattın ya? Ne istedin rüzgârımdan?" diye sordum itiraz dolu sesimle. Her halükarda bağırıyordum ve bu yaşlı amcanın bunamış beynini işgal ediyordu.
"Kemerini tak diyorum hâlâ bana rüzgârdan bahsediyorsun," dedi çocuk azarlar gibi. Ceren sessizdi bu tartışmada. Sinirlenip kemerimi taktım hemen. Eğer kaza falan geçirmezsek öndeki yaşlı amcayı bir kaşık suda ben boğacaktım.
"Al, taktım, oldu mu? Şimdi kesin hayatta kalmam garantilendi!" diye söylenerek bağırınca karşılığını misliyle aldım.
"Oldu!" diye kükremesine karşılık yerimden sıçrasam da olmamış farz edip bağırmaya devam ettim.
"Bağırma bana!" diye tepki verince Barış biraz daha gaza bastı.
"Bağırtma o zaman adamı!" dediğinde tek kelime etme gereksinimi duymadım. Umursamaz bir şekilde göz devirdim ve cama döndüm. Zaten canım burnumdaydı, kendi içimde bir iç savaş çıkmışken bir de Barış'ın saçma sapan sohbetine müdahil olamayacaktım.
Şu an neden Ceren'in evine gidiyordum, bilmiyorum. Sadece gidelim dedi ve ben de değişik bir şekilde hiç itiraz etmedim. Belki de Hasan'ın üst katındaki evimde kalamayacağımı hissetmiştim de kabul etmiştim. Bir fikrim yoktu. Öylece gidiyoruz.
Yol boyu yeni sevgilimi düşündüm durdum. Sevdiğimden değil, onu sınav bitene dek nasıl oyalayacağım düşüncesi ile beynimi patlattım. Malûm YKS ölüm gibi. Kafasını karıştırmak istemiyordum ama Nazlı yüzünden girmediğim rezillik kalmamıştı. Ne kadar plan yapmış olsam da Hasan'ın kendini kaptıracağı su götürmez bir gerçekti.
Belki biraz da benim hatam vardı. Şu hırsıma biraz mukayyet olsam belki bunlar olmazdı. Gururumu görmezden gelebilirdim belki bu sefer ve itiraz hakkımı en pis şekilde kullanabilirdim ama yine yapamamıştım.
Düşüncelerime dalmış kendi kendime sızlanırken başımı en sonunda cama vurup sinirle mırıldandım.
"İstediğin kadar kafanı cama vur ama gerçekler değişmiyor Doğal Hanım. Niye gidip böyle bir şey yaptın ki?" dedi Barış bunun üstüne. Başımı kaldırıp usulca arka koltuğa dayayıp dikiz aynadan dik dik baktım karamel amcaya.
"İddia sonuçta Barış amca, anlamak mı istemiyorsun sen? Yapmak zorundaydım..." diye sızlanınca Barış sıkıntılı bir nefes aldı.
"Adım var ve amca olmadığıma eminim. Sadece Barış demen yeterli. Biliyorum, çok saygılısın. Anladım," dedi dalga geçercesine. Gözlerimi devirip güldüğümde elimi boşlukta savurmuştum.
"Her neyse işte, Barış..." diye vızıldarken artık araba iyice yavaşladığında geldiğimizi anladım. Oldukça ışıklı bir sokaktı. Temiz ve sakindi. Karşılıklı evler vardı her yerde. Daha doğrusu villalar vardı. Ceren teşekkür ederek arabadan inince kemerimi çıkardım ben de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilTatlı ama Çılgın | Kahverengi Ajanda Serisi ● 1 ○○○ Bu bir grup çılgın gencin tatlı hikâyesidir! Bir yanda dört çocukluk arkadaşı bir yanda beş lise arkadaşı... Bu iki arkadaş grubu iki ayrı dünyaların insanı olabilir, bazıları çok çılgın olabilir...