Üçüncü Fasıl: "... Ve Sonra Gür Yaprakları Açtı."
Payam
"Allah aşkına kapat şu alarmı lan!" Bu çığlık, bu bağırtı, bu kulak sağır eden çığırma bana ait dostlarım. Ama haklı olduğum birçok konunun yanına naçizane bir paragrafı daha eklememe izin verin.
Sabahın altısında uyanmak nedir? Sabah altıda bir insan uyanıp en fazla ne yapabilir? Sabah altıda, haziran ayının son demlerini yaşarken, güneş yeni yeni doğarken yani ne gibi bir işiniz olabilir ki en fazla? Şu kaynar havada yataktan çıkıp ne halt yenebilir, he? Şimdi siz söyleyin bu çığlığı hak etmiyor mu kocam kişisi? Hak ediyor!
"Sabah sabah... Ne kulağımın dibinde bağırıyorsun kızım be..." Bir de laf yiyorum. Harika!
Boğazıma kadar örttüğüm pikenin altından Barış'ın bacağına acımadan bir tekme savururken uykum çoktan domino taşları gibi yıkılmıştı.
"Allah'ım ne günah işledim, ne!?"
Yatağında kıvranmaya başlayan Barış inim inim inliyordu susmak bilmeyen alarmıyla birlikte. Asıl ben ne günah işledim? Bari alarmı falan kapatsaydı zira ne onda ne de bende uyku kalmamıştı.
"Senin mal alarmın çalıyor benim kulağımın dibinde. Hem de sabah sabah. Fakat benim sesim çıkınca mı uyanıyorsun Barış? Gerçekten mi ya?" dedim gözlerimi devirirken. Fark etmedi. Nasıl fark etsin ki? Hava daha eh işte aydınlanmış ama biz uyanığız.
Henüz yedi günlük olan kocam kişisi alarmı kapatmayı akıl edebildiğinde yatakta düz döndüm ve pencereye baktım. Sadece yarım yamalak orası görünüyordu çünkü.
"Yatakta tepinmeye bir son verir misin Barış? Uykumun içine ettin zaten. Bari bırak da sakince hayatı sorgulayıp iyice düşüneyim," dedim az öncekine nazaran anormal derecede bir sessizlikle.
Barış uykulu bir şekilde benden tarafa dönüp bir kolunu belime sardı. "Neyi düşünüp neyi sorguluyorsun hayatım?" Sesinden uyku akarken bir de bu saate kalkmamasına rağmen alarm kurmuyor muydu? Vallaha günah olmasa öldürürdüm ben bu adamı. Yemin billah şu yedi günde sabah altıda kalkmaktan koca katili olurdum ama günahtı ve kocamı seviyordum. Neyse ki seviyordum.
"Ne günah işlediğini ve şu alarmın neden her sabah amaçsızca çaldığını düşünüyorum..." diye mırıldanınca Barış sanki az önce bir kamyon dolusu lafı bana söylememiş gibi tek koluyla beni yanına adeta sürüklemiş ve yüzünü boynuma yerleştirmişti. Sıcak nefesi ensemde dağılırken ben hareketsiz bir şekilde loş ortama bakıyordum. Gözlerim her kapatışımda biraz daha ağırlaşıyordu. Bu adamda uyku tozu vardı kesinlikle. Kollarına girince üç saniye içinde mayışıp kalıyordum.
"Hepsi senin suçun. Eskiden her sabah altıda kalkardım ve spor yapardım. Şimdi senin yüzünden kalkamıyorum. Şu kokuyu bırakıp ne halt yemeye gidebilirim ki Allah aşkına?" dedi boğuk sesiyle. Uykuyla uyanıklık arasında güldüm bu dediğine. "Yalanına tüküreyim senin günahkâr keçi..."
Barış'ın uyuşuk kahkahası tenimde can bulurken, "Bayılıyorum sana. Çok seviyorum kızım. Öyle böyle değil," dedi boğuk bir sesle. Boynumda sıcak bir buse varlığını hissettirirken karnımı saran eline acımadan indirdim bir tane. "Rahat dur yoksa bir tekme daha yolda!"
"Çok tatlısın ama..." Bir buseyi daha kulağımın dibinde hissedince bedenimi yuvarlayarak yatağın soğuk tarafına yorganla geçtim. Barış'ın mızırdanmalarına aldırmadan kafamı yastığa gömdüğümde domino taşı gibi devrilen uykum saniyeler içinde yerine gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı ama Çılgın (TAMAMLANDI)
Ficção AdolescenteTatlı ama Çılgın | Kahverengi Ajanda Serisi ● 1 ○○○ Bu bir grup çılgın gencin tatlı hikâyesidir! Bir yanda dört çocukluk arkadaşı bir yanda beş lise arkadaşı... Bu iki arkadaş grubu iki ayrı dünyaların insanı olabilir, bazıları çok çılgın olabilir...