No Land - Düşünme Kaybolursun
•
İstanbul'a gelişimizin beşinci günü.
Arden'i kaybettikten sonra öylece dağılışımızın beşinci yılı.
Kendi çocukluğumu kaybedişimin on beşinci yılı.
Günler geçiyor, yıllar geçiyor, her şey bir şekilde geçip gidiyor ama biz birbirimizinden vazgeçemiyoruz. Bunu, onlara bakarken çok daha iyi anlıyorum. Aramızda kimi zaman hayal kırıklığı ve güven peyda olsa da sonunda yine birbirimize koştuğumuzu çok iyi biliyorum.
"Bunu gerçekten yapacak mıyız?" diye kararsız bir tonla sorunca Esin, düşüncelerimden sıyrılarak ona döndüm.
"Neden yoksa istemiyor musun?"
Kirpiklerini kırpıştırıp diğerlerine de baktıktan sonra "Yani istememek değil de... İdil sonuçta. Onun gösterisini seyretmeye gitmesek ne olur ki?" diye sordu.
"Onun için gitmiyoruz ki," dedim.
Kaşlarından birini sorgularcasına kaldırınca benim yerime Ekin cevapladı. "Berk için gidiyoruz."
Evet, bunu gerçekten de söyleyen Ekin'di. Berk onu basit bir mesajla terk etmiş, yıllarca en ufak bir açıklama yapma gereği bile duymamış ve en sonunda karşısına dikildiğimizde yanındaki sevgilisini göstermişti bize ama Ekin yine de o gösteriye gitmek istiyordu. Berk için. Sadece onun için. Aslında Ekin'i anlıyordum, bunu neden yaptığını biliyordum çünkü Berk hiçbir zaman onun sadece sevgilisi olmamıştı; Berk onun her şeyiydi. İşte bu sebeple şimdilerde tüm kötü duyguların en yoğununu Berk'e hissediyor ama yine de tüm iyi duyguların en yoğununu da Berk'e hissetmeden edemiyordu. Çünkü birini hayatınızın kısa bir döneminde bile olsa her şeyiniz olarak görmüşseniz, ondan her ne olursa olsun tam anlamıyla vazgeçemezseniz.
"Peki," dedi en sonunda Esin. "Sen de gitmek istiyorsan..."
"İstiyorum," dedi Ekin.
O geceki halinden şimdi eser yoktu. O gece, İdil'in Berk'in dudaklarına yapıştığı gece, Ekin'i yıllar önce bulduğum halde bulacağımı sandım. Ancak öyle olmadı. Kahvaltı masasına geldiğinde beklediğimiz gibi yüzü solgun değildi, göz altları ağlamaktan şişmemişti ve suratı da asık değildi. Oldukça bakımlı ve güler yüzlüydü. Biraz sarsılmış, gidip uyumuş ve ertesi gün hiçbir olmamış gibi davranmıştı, sanki Berk bir zamanlar onun her şeyi değilmiş gibi...
"O zaman akşam yemeğini dışarıda mı yeriz?" diye sorunca Yağız, Ekin kaşlarını çatarak ona döndü.
"Neden, sıkıldın mı yemeklerimden?"
"Sıkılmak mı?" diye hayret ederek sordu Yağız. "Ben ve senin yemeklerinden sıkılmak?" Başını şiddetle iki yana salladı. "Bunun olma ihtimalimi uzayda bile yok."
"Yağız Tekinoğlu seni," dedim gülerek.
Dişlerini göstererek sırıttığı esnada Demir'in üçüncü kez esnemesi dikkatimizi ona vermemize neden oldu. "N'oldu, yine mi uyuyamadın?"
Kızgın gözleri Yağız'ın üzerindeyken "Bununla aynı odada kalırken uyuyabilmek mümkün mü sizce?" diye sordu.
"Kırıyorsun kalbimi," dedi Yağız dudak bükerek. "Çat çat çat."
"Ne?"
"Kırılma ses efekti yaptım."
Esin gözlerini devirerek "Nedir son karar?" diye sordu. "Gidiyor muyuz?"
"Gidiyoruz," dedi Arden, ardından Ekin'e bakarak "Berk için," dedi. Ekin hafifçe başını salladı.
"Kaçtaydı bu gösteri?" diye sordu Demir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ UYKUSU
Teen Fiction8 arkadaş, 5 şehir, aşk ve yalanlar. "bu bir yolculuk hikayesi ve her yeni şehir, kendimizi bulmamız için var." 06.06.2020