İkilem - Sebebi Var
•
Karanlık bir odadayım, içeride çocuk sesleri var.
Mutlulukla kahkaha atan bir grup çocuğun sesi kulaklarımda yankılanıyor. Onları görmek istiyorum, bulmak istiyorum ancak bir adım dahi atamıyorum. Ellerim bağlı, bileklerimde zincirler ve öylece bekliyorum.
Küçük çocuklar neşeyle oyun oynamaya devam ediyorlar, ben ağlıyorum, onlarla olmak istiyorum, onları çok özlüyorum ama karanlıkta boğulmaya devam ediyorum.
"Anne!" diye sesleniyorum, beni kurtarmayacağını bilmeme rağmen ona ağlıyorum ve kapı açılıyor, kapı yavaşça açılıyor.
"Anne yok!" diye bağırıyor, bir dev gibi karşımda beliriyor, "Artık sadece baba var!" diye duyuruyor, karanlığa rağmen öfkeli gözlerini görüyorum, kalbim durmak istercesine atıyor.
"Anne..." diye ağlarken küçük çocukları arıyorum, el ele tutuşarak bir çemberi oluşturan küçük çocuklara bakıyorum ve beni de aralarına almalarını istiyorum. Kim olduklarını bilmiyorum, onlar da beni duymuyorlar zaten, öylece ağlıyorum, bekliyorum ve sonunda yanağımdaki sızıyla irkiliyorum.
Anne yok, artık sadece baba var ve ben, o küçük çocukları tanımıyorum.
"Nilperi..."
Üzerine acı tünemiş gibi ağırlaşan gözkapaklarımı yavaşça araladığımda karşımda Arden'in güzel yüzünü önce bulanık, daha sonra net bir şekilde buldum. "Arden?"
Evin odalarının birinde çift kişilik bir yatak vardı, nasıl olduysa ben bu yatağın sağ tarafında sırtüstü bir şekilde uyumuştum. Arden ise şimdi yatağın sol tarafındaydı, bana dönüktü ama yatağın içinde değildi, örtünün üstünde uzanmıştı. Ben uyurken bir elini yüzüme yaklaştırmış, başparmağıyla kaşlarımın arasındaki boşluğa dokunmuştu. Muhtemelen bir rüya görmüştüm, hayır, bir kabus ve istemsizce kaşlarım çatılmıştı, Arden de hep yaptığı gibi o çatıklığı gidermeye çalışmıştı.
"Neden ağlıyordun?" diye yumuşak bir sesle sorduğunda, tahminimin doğru olduğunu anlamış oldum. Bir kabus görmüştüm, beni içli içli ağlatan bir kabus.
"Bilmiyorum," diye cevapladım, kabusumdan haberdar olduğundan eminken.
"Artık ben varım," dedi. Artık sadece baba yok, ben de varım der gibi.
"Ama gideceksin," derken gerçeği hatırlamanın verdiği hüznü hissetmiştim. "Bu yolculuk sona erdiğinde evine döneceksin."
"Doğru," diye katıldı bana. "Bu yolculuk sona erdiğinde evime döneceğim." Gözlerimi ondan alarak beyaz tavana diktim, ona bakmaya devam edersem her an ağlamaya başlayabilirdim. "Evime döneceğim, dedim," diye tekrarladığında gözlerimi hızlıca ona kaydırdım.
"Duydum." Bir kaşını kaldırdı, bir şeyler daha söylememi beklediğini anlayınca "Naz'la işletmecilik oynadığınız otelinize dönecekmişsiniz işte!" dedim oflayarak.
Dudakları muzip bir gülümsemeyle kıvrıldı, "Hâlâ anlamadın mı?" diye sordu. "Benim evim sensin, Nilperi," dedi aynı yumuşak sesle. "Hep sendin."
Kalbim, onun için atmanın hasretiyle tutuşmuş gibi hızlanırken kaşlarım çatıldı, bunu beklemiş gibi tekrar başparmağıyla kaşlarımın arasındaki boşluğa dokundu. Anında sakinleşen ifadem onu gülümsetirken bana doğru yaklaştırdı. Eli, yanağıma dokunurken çenemden tuttu, yüzümü kendisine yaklaştırmak ister gibi beklerken bana doğru biraz daha yaklaştı. Neyin, ne olduğunu tamamen unutmuş bir şekilde beni öpmesini bekledim. Öyle bir andı ki bu, ne gördüğümü sandığım kabus ne bu andan önce yaşanılanlar ne de bundan sonra yaşanılacaklar umurumuzda olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ UYKUSU
Teen Fiction8 arkadaş, 5 şehir, aşk ve yalanlar. "bu bir yolculuk hikayesi ve her yeni şehir, kendimizi bulmamız için var." 06.06.2020