22: daha mutlu olamam

12.6K 1.6K 5.2K
                                    

Mor ve Ötesi - Daha Mutlu Olamam

Arden'in gözlerindeki orman, daha önce hiç şahit olmadığım bir şekilde aniden karardı. O eşsiz renkler sanki bir anda gitti, yerine uçsuz bucaksız bir siyah geldi. Artık beyaz değil, demişti. Beyaz yoktu, yeşil yoktu, sarı yoktu, kahve bile yoktu; artık yalnızca siyah vardı...

Işığını göremediğim gözlerine hayal kırıklığıyla bakarken, "Bunu gerçekten söyledin mi?" diye sordum. Beni gerçekten de sensizlikle mi tehdit ettin?

"Üzgünüm ama sonsözüm bu."

Dudaklarımı birbirine bastırdım, gözlerimi ondan ayırarak yan yana duran arabalara çevirdim. Mert'in büyük uzun beyaz arabasına ve Arden'in mi yoksa Naz'ın olduğunu bilmediğim spor arabaya... Eğer Naz olmasaydı, burada öylece dikilmeye devam etmek yerine beyaz arabaya atlayıp yola sorunsuz bir şekilde devam edelirdik. Yani, galiba... Ama Naz vardı ve yola devam edecek olursak, Arden yine o spor arabaya binecek ve bizimle ama bizden ayrı bir şekilde yola devam edecekti.

Bu yolculuğun amacı seyahat ederken eğlenmek değildi; önce birbirimizi, sonra kendimizi bulduğumuz bir yolda ilerlerken eğlenmekti. Naz'ın dahil olduğu bir yolculukta bunu nasıl yapacaktık, bilemiyordum. Gerçi tek sorun Naz da değildi. Mert de bir yabancıydı ve Mert'i yolculuğa dahil eden de bendim ama Berk'e gittiğimiz yolda Mert'in bizimle olmaması gerektiğini daha iyi anlamıştım.

Evet, ne Mert'in ne de Naz'ın bize kötülüklerinin dokunduklarını söyleyebilirdik ama yine de onlarla yola devam etmek istemiyordum. Mert'i bizzat davet eden olduğum için ona gitmesini söyleyemezdim, ki bundan ziyade Mert hala Ekin'in sevgilisiydi ve Ekin onu sevdiğini söylüyordu, Ekin'e bunu yapamazdım. Ama daha yolun başındayken Naz'a bunu söyleyebilirdim ve yola Naz'sız devam edebilirdik. Tabii, Arden olmasaydı...

Onların arasındaki ilişkiyi henüz çözebilmiş değildim. Aralarında sadece iş ilişkisi yoktu, sadece arkadaşlık ilişkisi de yoktu, kan bağlarının olduğunu da sanmıyordum ve aşk... Ne yazık ki bundan emin olamıyordum. Birbirlerine aşık değiller, diyemiyordum çünkü Naz'ı tanımıyordum ve Arden'in karmaşıklığı da zihnimi bulandırıyordu. Bir kalp iki kişiyi birden sevebilir miydi, emin değildim ama eğer sevebiliyorsa, beni öpen adam beni gerçekten seviyorsa ve beni severken Naz'a karşı da bir şeyler hissedebilmişse bu hikaye hiç başlamadan son bulurdu.

Dileğim, Arden'in kendiyle olan savaşında beni feda etmemesi yönündeydi.

Nasıl bir ilişkilerinin olduğunu bilmediğim gibi onu neden bu yolculuğa dahil etme konusunda bu kadar ısrarcı davrandığını da bilmiyordum çünkü söylemiyordu. Ama onu yanında istediğini görebiliyordum, daha doğrusu onu yanında tutmaya mecburmuş gibi davrandığını...

İçimden bir ses, Arden'in Naz'ı yanından ayırdığı ilk anda kızın başına kötü bir şeyin geleceğini düşündüğünü fısıldıyordu ve ben bu sesi kulak arkası etmek istemiyordum. Eğer bu gerçekse, yani gerçekten de Naz'ı bu yolculuğa dahil etmek istemesinin nedeni Naz'ı korumak ise, onu kabul edebilirdim. Yani, sanırım edebilirdim. Sonuçta henüz bir kötülüğünü görmemiştik kızın ve ben, onu görmezden gelerek Arden'le kaldığımız yerden devam edebilirdim. "Onu korumak istediğin için mi arkanda bırakamıyorsun?" diye sorduğumda alacağım cevabın bana hissettirdikleri ise kabul edip edemeyeceğimi gösterecekti.

Bana net bir cevap vermesini bekliyordum ama o "Nil," dedi nefesini verirken.

Devam etmesini beklemeden, neredeyse dolmak üzere olan gözlerimle, "Arden," diyerek sözünü kestim. "Bu benim hayalimdi, beş yıldır kurduğum en büyük hayal buydu: seni bulmak, diğerlerini görmek ve her şeyin iyi olduğunu, geçtiğini bilmek... Ben bunu çok istedim, her şeyden çok istedim ve sonra bir gün Yağız geldi, sanki hayalimi biliyormuş gibi bana bu yolculuğu teklif etti. Ne kadar mutlu oldum, biliyor musun sen?" Artık gözlerim dolmuş, sesim çoktan titremeye başlamıştı, yine de devam ettim: "Henüz hapisten çıktığını bilmediğim için sana çok daha sonra geleceğimizi düşündüm, hüzünlüydüm de ama nihayetinde gelecektik, biliyordum, ki geldik..." Dudaklarım buruk bir gülümsemeyle kıvrıldı, ardından tekrar düz bir çizgi halini aldılar. "Ama hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı. Bizi gördüğüne sevinmedin, bizi bırak hayatında, yanında bile istemedin. Beni... Beni de kabul etmedin." Aslında ettin ama bunu bildiğimi şimdi sana bile söyleyemem. "Artık sana tüm bunları neden yaptığını sormuyorum, neler yaşadın da bize, hayata karşı böyle oldun diye de sormayacağım ama şunu sormak zorundayım. Neden? Neden bütün hayallerimin katili olmak için yemin etmiş gibi davranıyorsun?"

YAZ UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin