38: beni kendinden kurtar

9.8K 1.5K 1.6K
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Keyifli okumalar!

Perdenin Ardındakiler - Beni Kendinden Kurtar

Esin'den,

Aslında bu, yabancısı olduğumuz bir durum değildi. Yağız daha önce de bize kızıp küsüp gitmişti ama çok geçmeden de dönmüştü. Biliyorduk, üçüncü saat dolmadan önce dönecekti; bu yüzden çekip gitmesi hiçbirimizi endişelendirmemişti.

Daha doğrusu, birimiz hariç hiçbirimizi.

"Yağız'ı mı düşünüyorsun?"

Nefesini dışarı verdi, "Yağız'ı," dedi dalgın bir sesle. "Bizi," diye devam ettiğinde bir an ikimizden bahsettiğini düşledim. Bu, kalbimin bir elektrik akımına kapılmış gibi atmasına neden oldu, acıyla gülümsedim. "Geçmişi."

"Demir," diye seslendim, anlayışlı bir sesle. "Kendine bu kadar yüklenme, lütfen."

"Kendime yüklenmiyorum," derken tekrar sigara paketine uzandı. Yağız'ın gittiğini öğrendikten bir süre sonra evin balkonuna çıkmıştı, tek başına kalmasını istemediğim için ben de bir süre sonra ona eşlik etmiştim ve an itibariyle üçüncü sigarasını yakmaktaydı.

"Bana da versene bir tane." Kaşları çatılmış bir şekilde bana döndü. "Ver işte."

"Hayır."

Gözlerimi devirdim. "Benim de paketim var, biliyorsun değil mi? Sen şimdi vermezsen ben içeri geçip kendi paketimden bi dal alabilirim."

"Al da kırayım o dalı."

"Neden sigara içmeme bu kadar karşısın?"

"Zehirlenmeni istemiyorum da ondan."

"O zaman sen de içme. Ben de senin zehirlenmeni istemiyorum."

Güzel kahve gözlerini bana çevirdi, gözlerime baktı, saçlarıma baktı. "Anlamadın mı?" diye sordu, her şey açıkça ortadaymış gibi. "Ben zehrin ta kendisiyim."

Dudaklarım alayla güldü, çenemi kaldırarak kahkaha attım. Bu gülümsemenin içinde gözyaşları da vardı ama o, bunu ayırt edebilecek güçte değildi. Beni hiç görmemişti ki şimdi gözyaşlarımı görebilsin...

DOKUZ YIL ÖNCE,

"Ağlama kızım ya," derken yüzünü buruşturmuştu. "Ağladığın zaman daha çirkin oluyorsun."

"Demir!" diye kızdım.

"Ne var?"

"Ben çirkin miyim?" diye hıçkırarak sordum.

"Evet."

"Çok mu?"

"Çok değil."

"Sevilmeyecek kadar çok mu peki?"

Kaşlarını çattı, elindeki sandviçi yemeyi bırakıp bana döndü. "Sevilmeyecek kadar mı?" diye şaşkınca sordu. "Kalp güzelliğe mi çarpıyor?"

"Çarpmıyor mu?"

Sandviçinden koca bır ısırık aldı, ağzındakileri bana göstere göstere yerken "Çarpmaz. Öyle olsa herkes televizyondaki mankenlere aşık olurdu," dedi.

Düşündüm ve mantıklı geldi. Eğer kalbimiz güzelliğe bakıyor olsaydı, o zaman en güzeline çarpardı. Küçükken, yani dört yıl öncesine kadar, bir dizi oyuncusuna aşık olduğumu söylemek yerine "Haklısın," dedim sadece.

YAZ UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin