maNga - Cevapsız Sorular
•
Bir çizgiden bahsederlerdi; sevgi ve nefret arasındaki o ince çizgiden. İnsan çok sevdiğine incecik bir çizgi yüzünden nasıl nefret duyabilirdi, aklım almazdı hiçbir zaman. Delirmiş olmalılar, derdim kendi kendime. Ne yaparsa yapsın, ne söylenmiş olursa olsun, insan çok sevdiğinden nefret edemez sanırdım. Ta ki bugüne dek... Arden'in büyük umutlarla kurduğum hayalime Naz'ı da dahil ettiği ana dek...
"Ondan nefret ediyorum," dedim bir kez daha ve hemen ardından dilimi ısırarak kendimi cezalandırdım.
Arden'den nefret etmek mi? Daha neler...
"Ben de," diyerek bana katıldı Esin, arka koltukta oturuyordu.
"Ben de," diye bizi destekledi Ekin, Mert'in yanındaki önyolcu koltuğunda oturuyordu.
Esin'in yanında oturan Demir sesini çıkarmazken, benimle birlikte orta koltuklarda oturan Yağız, "Ben etmiyorum galiba ya," dedi kararsız bir sesle.
Aniden ona döndüm, öfkeli gözlerim onu esir alınca olduğu yere sindi.
"Bence abartıyorsunuz," dedi Mert. "Kızın bize ne zararı olabilir ki? Gelsin işte."
"Zaten geliyor," diye hatırlattı Ekin.
"Neyse ki aynı arabada yolculuk etmiyoruz," deyince Esin, öfkem katlanarak arttı.
"Evet," diye soludum. "Arden'le başka bir arabadalar, hem de baş başa!"
"Kıskanıyor musun sen?" diye şakacı bir tavırla sordu Yağız.
"Ne münasebet!" diye her zamanki gibi kaçtım. "Neyi kıskanacağım acaba tam olarak?"
"Arden'i mesela?" derken sırıtıyordu. "Arden'i Naz'dan kıskanmış olabilir misin?"
"Yok canım," diye alaycı bir tavırla konuştu Esin. "Nil Arden'e âşık değil ki. Neden durduk yere Arden'i kıskansın?"
Biz sekiz kişilik bir arkadaş grubuyduk, bu bilinen bir gerçekti fakat aramızda sadece dostluk bağı yoktu. Berk ve Ekin, tanıştıkları ilk andan itibaren birbirlerine deli gibi âşıklardı; bundan hepimiz emindik çünkü onlar aşklarını göz önünde yaşamaktan hiç ama hiç çekinmemişlerdi. Fakat söz konusu Arden ve ben olunca kimse bir şeyden emin olamıyordu çünkü ikimiz de hep saklanmıştık. Birbirimize karşı bile açık ve net olduğumuz tek bir an dahi yoktu.
Ondan tam olarak ne zaman hoşlanmaya başladığımı, ona ilk ne zaman âşık olduğumu bilmiyor ve benzer durumun Arden için de geçerli olduğunu düşünüyordum. Aynı durum değil, benzer durum diyorum çünkü Arden öylesine karmaşık biri ki şimdi bile bana karşı olan hislerinin hoşlantıdan ibaret olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Bana karşı arkadaşlıktan öte bir şeyler hissettiğini hep biliyordum ama bunun aşk olacağını hiç düşünmedim. Lisenin son yıllarına doğru ona karşı daha yoğun hisler beslemeye başladığımı fark ettiğimde onun da beni diğerlerini gördüğü gibi görmediğini anlamıştım. Esin, Ekin ya da Özge'ye baktığı gibi bakmıyordu bana. Bakışlarını ve sözlerini hep daha farklı ve dolayısıyla anlamlı bulmuştum ama ben bile hiçbir zaman emin olamamıştım. Kendi hislerimden bile tam anlamıyla emin olamıyorken onunkilerden nasıl emin olabilirdim ki? Karşısında dikilip onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyemememin de beni sevip sevmediğini soramamanın da nedeni buydu.
Ancak bir gün, her şeyi kaybetmeye çok yakın olduğumuzu anladığım o gün, onu öpmüştüm. O ilk öpücük, daha doğrusu onun bu ilk öpücüğü bir şeylerin var olduğunun kanıtıydı. Aramızda diğerleriyle olduğundan daha farklı bir şeylerin olduğunun... Fakat bu kadardı. Aynı gün benden alınmıştı ve ben o gün dahil hiçbir zaman onun beni sevdiğini ondan duyamamıştım, kendim de onu sevdiğimi ona söyleyememiştim. Arden'den önce bir başkasına söylemek istemediğim için Esin dahil herkesten saklamaya çalışmaya devam ediyordum. Başarılı olduğum söylenemezdi belki ama yine de günün birinde Arden'e deli gibi âşık olduğumu ilk Arden'e fısıldamak istiyordum. Ve yıllardır içimde büyüttüğüm bu aşkın karşılıksız çıkmasın diye dua ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ UYKUSU
Teen Fiction8 arkadaş, 5 şehir, aşk ve yalanlar. "bu bir yolculuk hikayesi ve her yeni şehir, kendimizi bulmamız için var." 06.06.2020