Başladığımızdan itibaren yazdığım en uzun ve önemli bölüm... bu yüzden lütfen yıldızı parlatmayı ve satır arası yorumlarınızla düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Keyifli okumalar!
Redd - Seni Buldum
•
Mert'in beyaz geniş aracından sırasıyla indikten sonra karşımızdaki üç katlı devasa büyüklükteki eve bakakaldık.
"Bu gerçek mi?" diye sordu Yağız.
"Harika görünüyor," dedim hayranlıkla.
"Siz bir de içini görün," derken gururlanmıştı Ekin. Ona ait değildi ev ama haftanın belirli günlerinde bu eve çalışmak için de olsa girebiliyordu.
"Ağzını kapat, ağzını!"
Demir'in uyarısıyla Yağız kendi çenesini yukarı doğru ittirerek ağzını kapatmış oldu ve daha sonra Ekin'in yönlendirmesiyle merdivenleri tırmanmaya başladık. Kapının önünde durduğumuzda Ekin'in zili çalacağını sanıyorduk ancak o kapı yanında duran bir kutuya uzanarak tuşlara bastı, kapı kendiliğinden açılınca kilit şifresini girdiğini anlamış olduk.
"Vay anasını," dedi Demir, büyüleyici bulduğu şey tam olarak neydi, emin değildim. Evin kapısının şifreyle açılmasını mı yoksa Ekin'in sıradan bir stajyer olarak bu şifreyi bilmesini mi? Bence ikisi de harikaydı ve ama büyüleyici olan ikincisiydi.
"Lütfen beni rezil etmeyin," diye fısıldadıktan sonra şifreyle açtığı kapıdan içeriye girdi Ekin. Onun hem patavatsız hem de dobra oluşuna çoktan alıştığımız için sadece başımızı salladık ve onu takip ettik.
Hepimiz eve girdikten sonra geniş kapı kapandı ve Ekin'in yanındaki otuzlu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kumral kadın, kapının bir metre ilerisindeki beyaz kutuları göstererek "Ayakkabıları çıkarmıyoruz ama galoş giyiyoruz. Ardıç Bey çok titiz biridir," dedi.
Demir sabır dileyerek işaret edilen kutuların yanına gitti, kapağını açmak için elini uzattığında kapak kendiliğinden açıldı. "Tövbe tövbe..."
Esin, Demir'in bu haline karşılık sessizce kıkırdarken ben de neredeyse gülmek üzereydim. Yağız ise hiç oralı değildi, evin holünü incelemekle meşguldü. Demir'den sonra biz de sırasıyla galoşları ayakkabılarımıza geçirdik ve bu kez de adının İlkgül olduğunu öğrendiğimiz kadının peşinden ilerledik.
Önce ihtişamlı holü ardımızda bıraktık, dönerek yukarı uzanan merdivenleri tırmanarak üst kata vardık. Ekin onu hiç görmediğimiz kadar gerginken biz de ister istemez gerilip diken üstünde yürür gibi adımlamaya devam ettik.
"Nil, sana bir şey soracağım," dedi Esin fısıltıyla.
"Sor," dedim ona daha da yaklaşarak yürürken.
"Biz niye buradayız?"
Bir anlığına duraksadım, hemen arkamdaki Demir bana çarpınca ve hem bu çok ani olunca hem de Demir gibi iri cüsseli birinin darbesiyle karşılaşınca tökezler gibi oldum ama ikisi de eşzamanlı olarak beni kollarımdan tutarak düşmeme engel oldular.
Arkasında gözü olduğunu kanıtlarcasına "İyi misin?" diye soran İlkgül Hanım ise tüylerimi diken diken etti.
"Evet, her şey yolunda," dedim sesimi ona duyurmak için yükseltirken. Ardından tekrar Esin'e döndüm ve aynı fısıltıyla "Bilmiyorum ki. Ekin beni davet etti ve ben de kabul ettim. Ama gerçekten, biz niye buradayız, daha doğrusu hepimiz neden buradayız?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ UYKUSU
Teen Fiction8 arkadaş, 5 şehir, aşk ve yalanlar. "bu bir yolculuk hikayesi ve her yeni şehir, kendimizi bulmamız için var." 06.06.2020