Annem gideli birkaç gün olurken bense artık daha iyiydim. Yaşadığım ufak krizden sonra ilaçlarımı aksatmamaya çalışıyordum. Bunun tekrardan yaşanmasına izin veremezdim.Her şey sanki yeterince kötü değilmiş gibi Yoongi , sanki o öpücük hiç yaşanmamış gibi davranıyordu. Onun bu davranışları canımı acıtsa da en iyisinin böyle olucağına karar verdiğimden ben de öyle davranmaya devam ettim. Büyük ihtimalle onu öptüm diye benden kaçıyordu, bu gerçek biraz can sıkıcıydı. Onu buna zorlamamıştım, o da beni kendi isteği ile öpmüştü.
Yoongi ile evde tek başımıza kaldığımız sürede evdeki hava o kadar garipti ki.. Birbirimizin yüzüne bakmıyor, konuşmuyorduk. Ayrı odalarda saatlerce boş boş oturuyorduk. Neyse ki arada çocuklar gelmişlerdi, daha doğrusu her dakikada bi Jungkook ve Tae'yi arayıp rahatsız ettiğimden dolayı, pes edip gelmişlerdi. Tae bana bunu unutmayacağını bildiren şairane bi konuşma yaptıktan sonra Jungkook bana bunu bizzat döverek göstermişti.
Şimdi ise daha iyiydim. Antrenmanlara katılmak için götümü yırtmıştım yalvarmaktan ama tabii ki başardım. Yoongi çocuklara hastalığımı söylemem için belli etmeyecek şekilde bana baskısını yaparken bense fazla endişeli bir şekilde napıcağımı bilemeyerek ortada dolanıyordum. Daha doğrusu düzgün zamanı bulamamıştım diyelim biz ona.
Uzun ve sıkı bi antrenmanın sonunda Daniel beni yanına çağırmış ,benle birkaç konu hakkında konuşmuştu.
"Bir sonraki ay ligler başlayacak, antrenman sayılarını arttıracağım. Bu sene de o kupayı elinizde görmek istiyorum." Diyerek beni yollamıştı. Bana ne kızmış ne de beni rencide etmişti. Şaşkın bir şekilde arkasından bakarken birinin sırtıma vurmasıyla arkamı döndüm.
"Takip et beni." Taehyung hızla salondan çıkarken ikiletmeden ben de peşinden gittim. Antrenörlerin odasına çıkmamızla Ji Ho ve Jack'i görmüştük, pekte hoş olmayan bir şekilde.
"Artık söylememiz lazım. Abimden daha fazla bunu saklayamam." Demişti fısıldarken. Kafamı sallayarak onu onayladım. Böyle devam edemezdi. O, takıma girmeyi başarmadan her şeyi sonlandırmalıydık.
Konuşmamızın kimsenin duymayacağı bir yere geçtik. Birinin bunu duymasıyla olay daha da büyüyebilirdi. Topların konulduğu depoya inmemiz ile ışığı açtım.
"Şimdi mi söylemeliyiz?" Diye sordum ne yapıcağımızı bilemeyerek ona bakarken. O da kararsız bir şekilde bana bakıyordu. İki salak bu durumdan nasıl çıkıcaktık?
"Bunu nasıl söylemeliyiz ki?"
"Direkt odaya mı çıkarsak?" Ortaya attığım fikire karşı olumsuz bir şekilde başını salladı.
"Hyung cidden hoşlanıyor, bunun sende farkındasın. Onu ilk defa böyle görüyorum. Bunu öğrendiği zaman çok üzülücek. "Demişti sıkıntıyla derin bir nefes alırken. O da üzgündü. Abisine böyle iğrenç bir şeyi söylemek ne kadar mutlu edebilirdi ki onu. Yine de anlayamıyordum, Yoongi'yi ilk defa bu duygular için de görsem de beni öpmesine anlam veremiyordum. Beni itmeliydi, o zaman her şey bu kadar karmaşık olmazdı.
"Ya bize inanmazsa?" Bu olabilirdi.
Taehyung'un sözünü kesen ani açılan kapıyla ikimizde şaşkınlıkla kapıya döndük. Basılmayı beklemiyorduk, gayet iyi saklanmıştık.
Yoongi kaşları çatık bir şekilde ikimize baktı. "Napıyorsunuz burada? Yiyişiyor musunuz yoksa gizliden gizliye?" Yüzümü buruştururken Tae'den uzaklaştım. Düşüncesi bile hoş değildi.
"Benim sevgilim var bi kere. Bu kaşara kalmadım." Taehyung iğrenir gibi beni göstermesi ile sinirle ona vurdum. On saniyede satmıştı beni.
"Sevgilin olmasa yaparsın yani?" Yoongi'nin kaşları alayla havalanırken cevabını merak ettiğimden Tae'ye döndüm. Tereddüt bile etmeden verdiği cevaba karşı gülmeden edememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst