The Deal ||17

5.7K 527 324
                                    


Namjoon hyungun hepimizin eline tutuşturduğu araba anahtarıyla gülerek ona baktım. Girdiğimiz iddiayı kazanmamızla herkes dediği şeyi yapmak zorunda kalmıştı, ben de dahil.

"Woah..hem de en sevdiğim. Teşekkürler hyung. Koleksiyonuma ekliyeceğim." Dedi Jungkook eğlenerek elinde ki anahtara bakarken. Beleşe araba kazandığımızdan tabii ki fazlasıyla mutluydu herkes.

"Daha ehliyetin bile yok Kook."

"Bu bir engel değil."

"Bende bu yemekle hesabımı kapatmış oluyorum." Demişti Seokjin hyung. Basketbol ve voleybol takımını lüks bi restoranda yemeğe çıkartmıştı. Restoranı kapatarak. Ah bi de romantik ortam için bir orkestra ayarlamıştı.

Fazla romantik.

"Bunlarda evlerinizin anahtarı. Servet harcadım, iyi bakın o evlere." Tae'nin herkesin eline tutuşturduğu anahtarla şaşkınlıkla ona döndüm. Cidden hepimize han nehri manzaralı ev mi almıştı? Zengin olduğunu biliyodum..ama bu. Woah!

Yoongi yerine Tae'yi almam lazımmış kendime.

Hoseok herkesin şaşkınlığını dile getirdi. "Sen ne zamandır bu kadar zenginsin?"

"Tamam sırada en önemli kişi var..Park Jimin." Kook'un heyecanlı sesiyle gerildiğimi hissetmiştim. "Alkış alalım. "

Onların bu heyecanlı hallerine gülerek ayağa kalktım. Beklediklerinin aksine söyleyeceğim şeylerle herkesin modunu düşüreceğimi biliyordum ama artık söyleyip kurtulmak istiyordum. Derin nefes aldım, buna ihtiyacım vardı.

"Öncelikle başka bi konudan bahsetmek istiyorum. Bunu size daha önce söylemeliydim, özür dilerim." Diye mırıldandım gülümsemeye çalışarak çocuklara bakarken. Geç kalınmış bir sözdü bu.

Gerginlikten titreyen ellerimi sertçe yumruk yaptığım da hızlı atmaya başlayan kalbimi sakinleştirmek düşündüğümden zordu.

"Uzun bir süredir tedavi görüyorum. AAK. Aralıklı Akut Porfiri."

Heyecanla bana bakan yüzler duydukları cümleyle değişirken tek bir kişi ifadesizce beni izliyordu, Yoongi. Ona dediğim gibi kimseye bir şey dememiş, benim anlatmamı beklemişti. Hepsinin, şaşkınlıkla ve endişeyle bana baktığını gördüğüm de bir şey demelerine izin vermeden konuşmaya devam ettim.

"Psikotik nöbetler ve şiddetli karın ağrısıyla birlikte kusmalara yol açıyor. Ama ilaçlarımı alınca bir sorun olmuyor, yani sizi endişelendirmek istemediğimden bir şey söylemedim. Şu an iyiyim."

"Hyung.." Jungkook, sandalyesinden endişeyle kalkıp sıkıca bana sarıldığı geniş vücudu arasında kaybolduğum sırada bu ani sarılışına karşı gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Aman tanrım, duygusal bi kaşar olmak zordu. Kendimi toplamaya çalışıp gözyaşlarını geri yolladım zorla. Beni her gün işkencelere maruz bırakan bu küçük çocuğun bana böyle davranacağını düşünememiştim.

Ondan böyle bir şeyi saklamak beni hep en çok zorlayan şey olmuştu. O benim minik bebeğimdi, onu endişelendirmek istememiştim sadece.

"Niye bize söylemedin?"

"Aman tanrım, Park Jimin! Niye bizden sakladın?

"Şimdi iyisin di mi? Bir şey seni tetikliyor mu?" Taehyung'un endişeli sesini duydum. Jungkook'tan ayrılırken onu kafamla onayladım. Ah..kesinlikle beni döveceklerdi. Ben nasıl söyleyeceğimi bilemezken, onun sesini duydum.

Yaşadığımız küçük olaydan birkaç gün geçmişti. Jungkook ve Tae'ye bir şey anlatmamıza gerek kalmamıştı çünkü bütün her şeyi duymuşlardı.

Skipper  [Yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin