Dudaklarımı saran yumuşak dudaklarla ne yapacağımı bilmiyordum, bir yanım delicesine onu öpmek istiyor diğer yanım ona şansını tanıdığımı ve onun kabul etmediğini söylüyordu.Büyük elleri nazikçe yüzümü sarmış bir şekilde beni öperken zihnimde durmaksızın dolaşan düşüncelerle birlikte sertçe onu ittim. Bu canımı acıtsa da, ona şansını vermiştim, bu oyuna artık devam edemezdim.
İkimizin arasında arkadaşlıktan başka bir ilişki olmayacaktı, hatta olmamalıydı.
Beck'ten duyduğum o kadar iğrenç sözden sonra onun yanında kalmak bile acı vericiydi. Bana anlamayarak bakan gözlere bakamazken titrediğini hissettiğim bedenimi ondan uzaklaştırdım. Yakınım da oldu mu kalbimin atışını kontrol edemiyordum. "Bu..bunu tekrardan yapamayız. Sana bir kere şans verdim ve..sen..sen seçimini yaptın. Senin sevgilin var."
Sevgilin var. Senin için benden daha değerli olan biri varken neden bana böyle davranıyorsun?
Yoongi söylediklerime anında karşı çıktığında, sert çıkan sesime karşı, yumuşak sesi kulağıma geldi. Benim bu ani tepkime karşı daha temkinli yanaşmaya çalışıyordu büyük ihtimalle. "Hayır, ben..ben sadece..seni kırmaktan korktum, Jimin. Seni nasıl reddedebilirim."
Duyduğum cümlelerle alayla gülmeme engel olamadım. Beni kırmaktan korktuğunu söylemişti beni kendi elleriyle defalarca öldüren adam. "Ben kaç senedir ölüyorum burada, görmüyor musun beni?" Bu benim için son damla olmuştu. Tüm yaşadıklarımız, duygularım ona şaka gibi geliyor olmalıydı. Bilerek mi görmezden geliyordu beni? Yoksa gerçekten iyi bir oyuncu muydum?
"Beni kırmaktan mı korktun? Görmüyor musun? Ben paramparçayım. Sen beni milyonlarca kez kırdın ama ben yine de sevdim seni. Beni o kadar kırdın ki..sana..sana bunların hiçbirini açıklayamam. Bana ,senle eğlendiğimi düşünerek kızdın, bağırdın, konuşmadın, nefret ettin benden, başka bir çocuk için bana bağırdın. Ben ölüyordum orada."
İçimde ne varsa söylemek istiyordum, ipin koptuğu yerdeydik. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Her şey daha da kötüleşecekti, bir daha yüzüme bakmayacaktı. Yine de susmadım. Artık içimde tuttuğum duygularımın ağırlığı, eziyordu beni.
Dolmaya başlayan gözlerimle birlikte görüşüm bulanıklaşırken karşımda ki adamı net göremesem de suratında ki o ifadeyle bana bakıyordu. Gücünü kaybeden vücudumu ayakta tutmak tahminimden de zor olsa da duruşumu bozmadım. "Ben sana aşıkken, senin başkalarına olan aşkını dinledim. Beni sevmen için yalvarırken, sen nasıl sevdiğini anlattın bana. Onun aldattığını öğrendiğimde, seninle oynadığını öğrendiğimde yıkıldım. Ne kadar üzülüceği biliyordum çünkü." Gözlerimden akan yaşları hissedebiliyordum. Bundan nefret ediyordum. Yine onun için ağlıyordum.
"Nasıl söyleyeceğimi bilemedim ben sana, üzülürsün diye. Kalbin acır, bir daha sevmeye korkarsın diye korktum ben. Ama sen geldin tüm her şeyden beni sorumlu tuttun, eğlendiğimi düşündün. Min Yoongi, biz küçüklüğümzden beri beraberiz." Sinirle bağırdığım cümlelere karşı sessizce beni dinliyordu. Bense çıldırmış gibi ona bağırıp duruyordum. Artık canım çok acıyordu. Buna tek başıma devam etmek istemiyordum. Beni ne kadar kırdığını görmesini istiyordum.
Midemin bulandığını hissediyordum, damarlarımda ki bütün kanlar çekilmiş gibiydi. Canım yanıyordu. "Belki Taehyung'dan bile daha iyi tanıyorsun beni. Öyle bir şeyi bana, nasıl söyleyebilirsin? Ben şu zamana kadar ne kadar kırıldım ama yine de sevdim seni biliyor musun? Karşıma geçmiş beni kırmaktan korktuğunu mu söylüyorsun? Bu senin kaçış bahanen. Ben kırılıcağımı, ölüceğimi bile bile sevdim seni. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst