Table ||43

2.9K 200 262
                                    



"Bir saat içinde masamda istiyorum." Odaya giren adam telefonuyla birlikte masasına geçtiğinde elinde ki dosyaları masaya fırlatarak sıkıntıyla bir nefes vermiş, saçlarını eliyle karıştırırken, "Bu sorunların hiçbiri beni ilgilendirmiyor, bir saatin var." Sinirli bir şekilde konuşuyordu.

Bir süre sessizce karşı tarafı dinliyor, sonrasında eksilmeyen siniriyle birlikte karşı tarafa talimatlarını sıralıyordu. "Toplantıdan yeni çıktım, bir saat içinde başka bir toplantım daha var. Onları akşama doğru arayacağımı söyle."

Sabırsız bir şekilde karşı tarafın söylediklerini dinledikten sonra, "Lanet olsun, toplantım bitince onları arayacağım tamam mı?" Cevap vermesine izin vermeden suratına kapatmıştı.

Gergin bir şekilde başını ovaladığını gördüğümde onu bu kadar stresli görmek beni endişelendirdi. Her günü böyle geçiyorsa, onun için zor olmalıydı.

"Yoongi.." İçeri girdiğinden beri beni fark etmeyen adamın ismini sessizce mırıldandığımda bakışlarının bana dönmesiyle, yüzünde gördüğüm şaşkınlıkla beraber oturduğum yerden kalkarak masasının yanına gittim. "Burada ne işin var?"

"Yapacak bir şeyim yoktu bende yanına gelmek istedim. Yanlış bir zaman mı?" Diye mırıldandım masasına kalçamı yaslayarak yanında durduğumda. Odaya girdiğinde koltukta oturan beni fark etmemişti bile. Onu ilk kez iş yerinde ziyaret ediyordum.

"Hayır hayır iyi ki geldin. "Yüzünde ki gülümsemeyle birlikte, oturduğu sandalyede karşıma gelerek beni bacaklarının arasına aldı.

Bir elim sıkıca elini sararken, diğer elim ise güzel yüzünde dolanıyordu. Ne kadar gülümsese de yüzünde ki yorgunluğu görebiliyordum. "Gergin gözüküyorsun. Seni sinirlendirenlerin üzerine senin için Jungkook'u salmamı ister misin?" Diye sordum baş parmağım nazikçe yanağını okşarken. Göz altları sanki daha bir belirginleşmişti beyaz cildinde.

"Bu çok düşünceli bir davranış. Sadece..biraz zor bir gün oluyor o kadar." Ona sunduğum önerimle minik kıkırtısını duymuştum. Sıkıca sardığım elime nazik bir öpücük bıraktığında, ona doğru eğilerek pembe dudaklarının üstüne minik bir öpücük kondurdum. "Bu yeterli enerjiyi sana verir mi?"

"I ıh asla, bu yetmez biraz daha alabilirim." Suratında ki yaramaz gülümsemeyle birlikte, daha fazlasını istediğini belli etmek için bana yaklaştığında onun bu haline gülsem de dediği gibi bir öpücük daha kondurmuştum.

Kendimi ondan çektiğimde çok uzaklaşmamış, tenimin üstüne üflediği sıcak nefesini hissedebilecek bir mesafede durakladım. Bir süre, çok kısa bir süre böyle kaldığımızda bir hamle yapmasını beklemeden dudaklarımızı buluşturduğumda beni sertçe yönlendiren dudaklarıyla birlikte ellerim omzuna, ordan yavaşça ensesine çıkmıştı.

İkimizde bu anı bekliyormuşçasına, dudaklarımız birbirini nefes almadan sömürürken belimde hissettiğim nazik el beni sınayacak bir yavaşlıkta aşağı indiğinde kalçamı sertçe tutmasıyla birlikte içimde doğan ona daha yakın olma isteğiyle, sandalyesinde oturan adamın kucağına oturduğumda kalçamda ki kemikli elleri beni daha bir kendine çekerek birbirimizi hissetmemizi sağlamıştı.

Kucağında yavaşça kalçamı hareket ettirerek ona sürtündüğümde ağzımın içine, dudaklarının arasından süzülen inlemeyle birlikte başımın döndüğünü hissediyordum. Bu adamın her bir hücresi beni delirtiyordu. Altımda hissettiğim sıcaklık ve uzun bir süredir meşgul olduğundan birbirimize dokunamamış, isteğimiz bir süre birikmişti. Kısacası birbirimize açtık.

Kalçamda ki ellerin yönergesiyle hareket ederken aramızda artan sürtünmeyle birlikte birbirine dolanmış dudaklarımız ayrılırken sıcak, hızı her saniye artan nefeslerimiz arasında daha fazlasını istediğimi biliyordum.

Skipper  [Yoonmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin