"Anne iyiyim." Diye mırıldandım annemin bana zar zor yedirmeye çalıştığı çorbadan kaçarken.
"Seni bu kaşıkla boğarım, iyiymiş. Bu çorba bitecek duydun mu? Mırın kırın yok. Kardeşin olmasa ne hallerde olduğunu bile öğrenemeyeceğiz." Benim dediğimi umursamamış, sinirle ağzıma kaşık kaşık çorba sokmaya devam etmişti.
"İyi de anne bi izin vermedi ki sizi aramama. Ben zaten size her şeyi anlatıcaktım. Onun suçu. " Diye çıkıştım anında. Yalan.
"Çok konuşmada ye."
Kısa bir süre dirensemde ona karşı kazanmam imkansızdı, pes ederek kendimi ona bıraktım. Haddinden fazla uzun ve zorlu geçen yemeğin ardından kusmamak için kendimi zor tutarak uykuya daldığımda kendimi ne kadar zorlasamda tatlı uykumdan yine kusarak uyanmıştım.
Başucumda bulunan kaba kusarken sırtımın sıvazlanmasıyla kendimi ister istemez daha bi kasmamı engelleyememiştim, bundan nefret ediyordum. Sadece safra kusucak raddeye geldiğimde az çok kendimi topladım ve gücümün el verdiği kadar, yavaşça kalktım.
"İyi misin? Rahatladın mı?"
Duyduğum sesle kapalı olan gözlerim anında açılırken, karşımda annemi görmeyi beklediğim sırada, Yoongi camın önünde duran siyah, tek kişilik koltuğu yatağın yanına çekmiş sakince otururken bana endişeyle bakan gözlerle karşılaşmıştım. Ne işi vardı onun burda?
Yüzümdeki şaşkınlığı görmüş olmalı ki bana cevap verme gereği bulmuştu. "Ah, annenlerin şirketle alakalı acil bir işleri çıktığından ilk uçakla gittiler. Seni de bana bıraktılar. " Her zaman olduğu gibi, işleri çocuklarının önüne geçmişti. Alışmıştım buna, küçüklüğümüzden beri çok fazla yanımızda bulunmazlardı. Genellikle bize bakan hizmetçiler olurken bir yaştan sonra Jungkook'a daha çok ben bakmıştım o yüzden ikimiz de anne baba kavramına uzak olsakta onu aile sıcaklığından eksik etmemek için her daim yanında olmaya çalışmıştım.
Kafamla onu onaylayarak kendimi tekrardan yatağa attım, bir şey düşünmek istemiyordum. Sadece bu iğrenç hastalığın bitmesini diliyordum. Ne kadar uyusam da, dinlensem de kendimi yorgun hissettsem de gözlerimi kapatarak dinlenmeye çalıştım.
"Daniel aradı sen uyurken." Duyduğum cümle anında yataktan kalkmama yetmişti. Eğer aradıysa büyük ihtimalle hasta olduğum için bana sinirlenmiş olmalıydı.
"Ne dedi?" Diye mırıldandım korkarak.
"Bir şey demedi. Güzelce dinlenip geri gelmeni bekliyormuş." Buna inanmak istiyordum, senelerdir beni azarlayan adam gerçekten benim için endişelenmiş olabilir mi?
"Diyet listesini verdi mi?"
Yoongi hyung bana aptalmışım gibi bi bakış attıktan sonra "Liste verse ne yazar. Hastasın zaten. Yediklerini kusuyosun." Demişti, haklıydı ama yine de o Daniel'dı. Bana diyet listemi yollamasını hatta azarlamasını bekledim.
"Annemlerde gittiğine göre.." Diye mırıldandım kendimi yatağa atarken. Daniel meselesini düşünüp kendimi yormam istemiyordum. "Kaşar kardeşime bunun bedelini ödetme zamanı geldi."
Yoongi bana boş boş bakarken kendimi küçük bir çocuk gibi hissetmiştim. Bazen o kadar fazla ciddi oluyordu ki yanında çocuklaşmaktan kendimi alamıyordum.
"Taehyung'un sana çektirdiği işkence fikirleri kimden çıkıyor zannediyorsun?" Sabır dilercesine kafasını sallarken derin bir nefes aldı. "Sadece bir iki gün güzelce dinlen Jimin."
"Ama hyung.." Mızmızlanmaya başladığımda bana boş boş bakan gözlerini fark ettim. Haklıydı, dinlenmem lazımdı hatta vücudum da bunu söylüyordu fakat bu bir günden sonra sadece yatmak sıkıcı oluyordu. "Sıkılırım ben. Hem iyiyim ben artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst