Herkesin boş günü olmasıyla, birlikte yemeğe çıkmaya karar vermiş, hepimizin favorisi olan restaurantta geçmiştik. Şık bir yerdi, yemekleri de hepimize hitap ettiğinden genellikle buraya geliyorduk.Diyette olan biri olarak bu kadar güzel yemeğin arasında sadece salata yemek üzüyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu, zaten eski iştahımda kalmamıştı. Bu salatayı yemek bile öldürüyodu beni, normal bir yemeği yemenin vericeği acıyı düşünemiyordum.
"Bununla doyacağına emin misin? İstersen tabağımdakileri yiyebilirsin." Hoseok hyung sıcak gülümsemesiyle yemem için tabağını bana doğru itti.
"Ben iyiyim, hyung. " Gülümseyerek onun bu nazik teklifini reddettim. Birkaç haftadır günlerimi aynı böyle geçirdiğim için artık diyet listesine alışmıştım, canım yemek yemek istemiyordu artık.
"Kendini sence de çok zorlamıyor musun Jimin-ah? Ayağın çatlak, bu yüzden sağlıklı beslenmelisin. En azından bir iki günlüğüne diyeti bırak." Yanımda oturan SeokJin hyungun endişeli sesiyle ona döndüm. Onları endişelendirdiğimin farkındaydım, beni anlamaya çalıştıklarını da görebiliyordum ama bu hepimiz için zordu.
"Daniel'ı en iyi siz tanıyorsunuz, eğer bir kilo aldığımı görsün beni takımdan bile atabilir. Bu yüzden bu diyete devam etmeliyim. " Zorlandığımı belli etmemek adına gülümserken salatamla bakıştım. Yine maskem takılıydı, gülen yüzle, mutlu ve iyi olduğunu göstermeye çalışan maskem. Bu diyete sadık kalamazsam takımda kalmayı hak etmiyormuş gibi hissediyordum. Takımdan atılamazdım, senelerimi bu spora adamışken aptal bir yemek sevdam yüzünden her ieyi mahvedemezdin.
"Zaten yeterince zayıfsın Jimin, hasta olmandan korkuyoruz." Namjoon hyung endişesini dile getirirken daha geniş bir şekilde gülümsedim. İyi olduğumu düşünmesi için. Ne kadar geniş gülümsersem sanki daha iyi olucakmış, onları buna ikna edecekmişçesine.
"Gerçekten, lütfen beni çok fazla kafanıza takmayın. İyiyim."
Bunu kendime bile itiraf etmekten korkuyordum fakat zordu. Diyet listesine alışmış olsamda zordu, akşamları aç bir şekilde uyumak çok zordu. Tüm bunlar çok zordu. Yemek yemekten korkar olmuş, eğer yemek yemezsem de hastalığımdan hastanelik olmaktan korkuyordum.
Yinede ne olursa olsun, zayıf olmam lazımdı. Ne hastalığım ne de sağlığım önemliydi benim için. Sadece birazda olda Daniel'ın dediği gibi takıma yarışır bir kaptan, fiziği düzgün bir insan, kendi bedeninden utanmayan biri olmak istiyordum.
Eğer kilo vermezsem takımdan atılabilirdim. Acilen kilo verip kas yapmalıydım. Daniel'in istediği buydu. Daha sıkı çalışmalıydım. Ayağım iyileştiği an antreman saatlerimi çoğaltmayı aklıma not edip önümdeki salataya çatalımı daldırdım.
İyi olacaktım.
"Eğer gerçekten iyi oynuyorsan takımda kalırsın. Bunun seninin kilonla veya boyunla alakası yok. Varsa bile en çok senin oynayışın önemli. Ve sen gayet iyi oynuyorsun Jimin-ah. " Min Yoongi'nin sesini duymamla ona döndüm. Sanki az önce beni teselli etmemiş gibi sessizce önündeki yemeğini yiyordu.
"Ben iyi oynayamıyorum hyung. Daha ilerlemen gereken çok yol var. " Diye mırıldandım ona karşı çıkarken. Hiçbir zaman hiçbir şeyde kendime yeterli gelmemiştim. Ve beni teselli etmeye çalışması nedensizce beni üzmüştü..yetersiz hissetmiştim.
"Sana çok iyi oynuyorsun demedim. Tabi ki de daha ilerlemen gereken bir yol var. Sana demek istediğim şey kötü değilsin. " Dedi kafasını yemeğinden kaldırıp bana bakarken. Yüzünde gördüğüm şefkatle ikilediğim hissettim. Bunu onda görmeye alışık değildim. Afallamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst