"Ah, hadi ama..adam sana o kadar baktı, sıra sende." Hoseok hyung beni yastıkla boğarken, yastık darbelerinin altında ki vücudum ritimle sallanmasıyla birlikte bu anın bitmesini sakin bir şekilde bekledim. Yüzümü kaplayan yastık ne kadar yumuşak olsa da başımda ki yarığın sızladığını hissettiğimden ağzımı sıkıca kapayıp sessizce Hoseok'un oyuncağı olmaya devam etmiştim.
Eğer bir şey dersem kendimi neden tanımadığım bir çocukla otoparka gitmemem gerektiğine dair uzun bir nutuk içinde bulucaktım, biliyordum.
Haklılarda.
Aptallığımın farkındaydım ve Yoongi olmasaydı orada ölebilirdim de. Bunun gerçekliğini kollarımın arasında kanlar içinde yatan bedene sıkıca sarılırken geç bir anda fark etmiştim.
Ölebilirdim. O da ölebilirdi. Buna rağmen o arabanın altına kendisini atmıştı. Bu düşünce midemi bulandırırken, vücudumda ki tüm tüylerin atağa geçtiğini hissedebiliyordum. Hala bu yaşananların gerçekliği fazlasıyla rüya gibiydi.
"Hepimizin işi var, tek boş sensin." Dedi Jungkook gülerek bana bakarken. Bu gülüş daha çok kaşar gülüşüydü.
Yoongi'nin zorla kendini taburcu ettirmesiyle eve geri dönmüş, ona iyileşene kadar bakmak için birini seçmeye karar vermiştik, hoş en azından ben yani. Çocukların kararı çoktan belliydi.
Kazadan sonra hastanede çok durmamış eve geçmiştik birlikte. Yoongi, birkaç küçük çizik ve yarığın içinde olsa bile iyiydi. Onu yoran tek şey kırık koluydu. Şu an biraz daha iyiydi ama yinede yanında birine ihtiyacı vardı. Çocuklarda oyuncak olarak beni seçmişlerdi tabii. Eğer birlikte olursak aramızın düzeliceğini zannediyorlardı.
İmkansız.
Neredeyse yarım saattir bana Yoongi'ye bakmam için dil döküyorlardı. İlk başta katı bir şekilde karşı çıksam da susmaksızın kurdukları cümlelere karşı artık sabrımı kaybetmeye başlamıştım. Taehyung'un yüzünden bir türlü silinmeyen piçimsi gülüş beni fazlasıyla rahatsız ederken gözlerimi ondan kaçırmadan duramıyordum.
"Sonuçta adam sana hastayken baktı, birçok kez hemde. " Seokjin hyung umursamaz bir tavırla önünde ki tabaktan kuruyemişini yerken yanında oturan Hobi hyung ona katıldığını belli edercesine kafasını salladıktan sonra "Yemekte yaptı hep sana." Dedi.
Bu minik ayrıntı gülümsememi sağlarken o anlar aklıma gelmişti. Bana yemek yapardı, ben ondan istesem de istemesem de. Şimdi düşününce o olmasa, beni doyurmasa yemek yemediğimi fark ettim.
Bana bakıyordu.
"İkiniz delicesine birbirinizi sevmenize rağmen sen sadece 'arkadaş' kalalım dediğinde bile sana bir şey demeyip, senin yanında olmaya devam etti ki üstüne hayatını kurtardı. " Jungkook'un alay dolu söylediği cümleleri her şeyin son damlası olmuştu. Çünkü fazlasıyla haklıydı.
Ona istemediğim kadar çok acı çektirmiştim. Şimdi en azından iyileşmesine biraz da olsa yardım edebilirdim. Onların bu inatçı ve alaycı haline gözlerimi devirirken zorlada olsa kabul ettim. "Tamam, bakıcağım. Mutlu musunuz?"
Hepsi heyecanla birbirlerine bakarken "Ee o zaman bizim kalkma zamanımız geldi. Siz kumruları tek bırakalım." Seokjin hyungun alayla gülmesiyle, Hoseok hyungun beni boğduğu yastığı alıp ona fırlattım. Tam yüzüne isabet eden siyah yastıkla yüzümde oluşan zafer gülüşümü durduramamıştım.
"Bir şey olmayacak hyung..gidin hadi." Bu dediğime tabiri caizse götleriyle gülerken, sinirle onları evden çıkarmıştım, yeteri kadar benle eğlenmişlerdi. Salonda boş boş etrafıma bakınırken Yoongi'nin aç olabileceğini düşünerek mutfağa geçtim. Beni doyuran hep o olmuştu, sıra bendeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst