'Seni seviyorum.'Söyledikçe ya da duydukça bile ağırlığı omuzlarımı çökerten bu ifade, beni her zaman Yoongi'ye itmişti. Onu seviyordum. Bunu, ona direkt söylemesem bile içimden çok kez söylemiştim. Ama asla böyle hissettirebilceğini düşünmemiştim. Ya da bu cümleyi ilk onun bana söyleyeceğini hatta onun bana bunu söyleyeceğini bile düşünmemiştim.
Beni seviyordu.
Bu cümle bana her zaman imkansız gibi hissettiren olmuştu onun hakkında. Zaman geçtikçe ve büyüdükçe, insanın karşı tarafa hislerini açıklaması zorlaşır. Yaşanan her bir ilişki, her bir acı ve deneyim, duyguların güvence altına alınması konusunda kişiyi zorlar.
Yoongi birçok kez yanlış seçimler yapmıştı. Kalbi kırılmış, insanlara güvenemezken artık gözlerine bile bakamaz olmuştu. Buna rağmen bana söylediği bu iki kelimeyle ne hissetmem gerektiğini bilemiyordum.
Bu anı çok beklemiştim. Ji Ho ve Beck'i, Min Yoongi'nin sevgisini aldıklarından dolayı fazlaca kıskandıktan sonra bu duyguyu tatmanın nasıl bir şey olduğunu hep bilmek istemiştim.
Yoongi tarafından sevilmenin duygusu.
Ama nasıl hissediceğimi bilmiyordum şimdi. Bu söz haddinden ağır gelmişti. Bir yerden sonra seni seviyorum demek en zor şey haline gelir. Yaş ilerledikçe aşkın ateşi daha zor alevlenir, artık o küçük Park Jimin ve Min Yoongi değildik. Daha çabuk söner ama her zaman acıyı yanında getirir her sonda.
Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken ne diyeceğimi bilemeyerek ona baktım. Tüm beynim işlevini yitirirken sadece zorla derin bir nefes alabilmiştim.
Bu an gerçek miydi? Rüya görmüyordum di mi?
Sıcak nefesi yüzüme vururken gözlerinin koyuluğunda kaybolduğumu hissediyordum. Bu kadar yakın olmamız şu an hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu. "Bana sadece arkadaşımın abisi olduğumu söylemiştin."
Ona deliler gibi aşıkken bir yabancıymış gibi davranmak canımı yakmıştı. Onu kendimden ve sevgimden korumaya çalışmak beni öldürmüştü.
"Bana ağlaya ağlaya beni sevdiğin için özür diledin. Nasıl canım acıdı biliyor musun? Seni o kadar kırgın görmek..canının acıdığını hissetmek." Gözünden akan yaşı gördüğümde nefesim kesildi. Ağlıyordu. Min Yoongi benim için ağlıyordu.
Gözlerinden akan her bir yaşı silmek, ıslattığı her yeri öperek iyileştirmek istiyordum. Canının acıdığını izlemek beni öldürüyordu.
"Seni çok kırdım. Ama seni seviyorum Jimin. "
"Yoongi.." Zorda olsa ağzımdan çıkan ismiyle derin bir nefes aldım. Beni anında sustururken konuşmaya devam etti. O konuşmaya devam ettikçe ben olduğum yerde sessizce öldüm.
"Bunu bir şeyin değiştirmesi için söylemedim. Sana bunu bir kere de olsa sesli bir şekilde söylemek istedim."
Beni seviyordu.
Kıvrık uzun kirpikleri her göz kırpışında yelpaze gibi görünüyordu. Yakından o kadar güzeldi ki ağlamak istedim. Şekilli kaşları, mükemmel burnu, yanağında ki benler.. Hepsi. Eli yavaş ama bir o kadar nazikçe yanağımdan enseme doğru giderken yüzü iyice benimkine yaklaşmıştı ve nasıl nefes almam gerektiğini unutmuştum.
Onun güzelliği ve anın güzelliği arasında yüzüyordum. Ellerinin yüzümü kavrayışı ve bana bakışı içinde kaybolmuştum adeta. Artık o kadar yakındık ki birbirimizin sıcak nefesini dudaklarımızın üstünde hissedebiliyorduk. Yerimde kesilmiştim adeta ve Yoongi'nin kokusu içinde yüzüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skipper [Yoonmin]
FanfictionVoleybol takımının kaptanı Park Jimin vs Basketbol takımının kaptanı Min Yoongi.. -angst